1453'te Osmanlı İstanbul'u fethedip, Orta Çağ kapandığında, Avrupa'da sebep olduğumuz panik büyüktü. Avrupa'nın sosyo-ekonomik ve sosyo-politik yapıya dönük önemli değişimler geçirmesi gerekti. Sosyo-politik kanatta, feodalite, yani derebeylerinin hâkimiyeti yıkıldı ve merkezi krallık, yani mutlak monarşi, mutlakiyet rejimi geldi. Devletçi bir siyasi model, devletçi bir ekonomik modeli de gerektirirdi. Merkantilizm doğdu. Ticareti ön planda tutan, devletin kontrolündeki bir ekonomik model, felsefe. Merkantilizm, Avrupa devletlerine 'lider olmak istiyorsan, üretim maliyetlerini düşüreceksin, en iyi fiyattan dünya piyasalarına çıkacaksın ve menfaatlerini korumak adına, güçlü bir ordu ve donanma bulunduracaksın' diyordu. Avrupa devletleri, sömürgeciliği, emperyalizmi hammadde maliyetlerini düşürmek, köleliği ise işçilik maliyetlerini düşürmek için kurumsallaştırdılar. Bu model, sonrasında Amerika kıtasına da sıçradı.
Merkantilist felsefenin 'ekonomik güç-siyasi güç-askeri güç' modeli bugün hâlâ yaşamaktadır. Bununla birlikte, bu üçlü yapı, 'bilgi gücü' sayesinde, 2000'li yıllarda batılı ülkelerin kontrolünden de artık çıkmıştır. İnternet ve dijital çağ, 1950'lerde siyasi sömürgecilik bitse de, batılı ülkelerin gelişmekte olan ekonomiler üzerinde 2000'li yıllara kadar sürdürdükleri 'ekonomik sömürgeciliği' bitirmiştir.