Malum, uluslararası ekonomi-politik sistem üzerinde geniş
kapsamlı etkisi olan ülkeleri, sahip oldukları küresel ölçekteki
siyasi, ekonomik ve/veya askeri güçleri itibariyle 'süper
güç' olarak adlandırmaktayız. Ancak, bir ülkenin 'süper
güç' olarak adlandırılması, her şeyden önce o ülkenin belirli
kritik zamanlarda dünya için 'hayırhah'
işler yapmasını gerektirir. Bu nedenle, Avrupa
Birliği'nin temel değerler noktasında, bilhassa 1960'ların
sonlarından itibaren ortaya koyduğu çabayı, zaman zaman içine
düştükleri 'çifte standart' sorununa rağmen,
'önyargılı' tutumlara rağmen, örnek olarak ortaya
koyabiliriz. Bununla birlikte, Avrupa Birliği'nin son 20 yılda
siyasi istikrar ve askeri güç boyutunda sürüklendiği zafiyet,
inişli çıkışlı gündemi, AB'yi 'birinci derecede süper güç' olmaktan
epeyce uzaklaştırmış durumda. ABD, Rusya ve Çin'in son 20 yılda
ortaya koydukları performans ise, söz konusu üç güç merkezini
'süper güç' yapmaktan çoktan, 'küresel feodal'
konumuna oturtmakta.
Gerekçesi net: her üç ülkenin dünya ölçeğinde ve/veya bölge
ölçeğinde sebep oldukları rahatsızlık...