ABD Başkanı Trump'ın bugünlerde ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı
Powell'a yönelik sözlerini, üzerinde oluşturduğu baskıyı
eleştirenler, yadırgayanlar, ABD Başkanı Reagan ile FED Başkanı
Volcker arasındaki gerginliği ve sonunda Reagan'ın Volcker'i
kovduğunu bilmiyorlar. Peki, Reagan Volcker'ı FED başkanlığından
kovduğunda 'kurumsal özerklik' veya 'merkez bankası bağımsızlığı'
tartışması oldu mu? Elbette, hayır.
Suni gündem oluşturma veya bu tür başlıklardan üzerinden
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ekonomi Yönetimi'ne yönelik 'muhalefet',
tümüyle bize özgü.
Carter döneminden gelen ABD ekonomisindeki resesyonu çözmek üzere
'arz yanlısı' para ve maliye politikası izleme gayretinde olan
Reagan'ın para politikasına yönelik çağrılarına kulak asmayan ve
hata üzerine hata yapan Volcker'ı Reagan sonunda görevden
almıştı.
Gelelim, iki Almanya'nın birleşme sürecine. Almanya Şansölyesi Kohl
iki Almanya'nın birleşmesi için '1 Federal Alman Markı = 2 Doğu
Alman Markı' için çaba sarf ederken, Alman Merkez Bankası
(Bundesbank) Başkanı Pohl '8' diye ısrarcıydı. Onun ısrarından iki
Almanya'nın birleşmesi riske girmişti.
Sonunda, Kohl'un baskısıyla istifa etti.
Peki, Avrupa Merkez Bankası'nın ilk başkanı Duisenberg? Almanya'nın
ısrarıyla, ECB'nin başına Bundesbank ekolü anlayışıyla gelen
Duisenberg'in sert para politikası tercihlerini kabul etmeyen
Fransa ve İtalya'nın ısrarıyla, 8 yıllığına seçilmiş olan
Duisenberg, 1 Kasım 2003'den görevinden emekli edildi. Ardından
gelen Trichet ise, bekleneni veremediği gibi, 2008 küresel finans
krizinde, yanlış para politikası tercihleriyle 2011'de yine görev
süresi dolmadan istifa etti. Draghi ise, göreve geldiği 1 Kasım
2011 ile 31 Ekim 2019 arası, 8 yıl görevini tamamlayan ilk ECB
Başkanı olacak. Çünkü, başarılı bir performans gösterdi.
Bu anlattıklarımla ilgili, ne FED, ne ECB, ne de Bundesbank,
'kurumsal özerlik elden gitti', 'artık merkez bankası bağımsızlığı
bitmiştir' yaftalamaları, hezeyanları olmadı. Merkez bankalarının
kurumsal özerkliği , hükümetlerce belirlenmiş hedef ve makro
politikalara bağlı 'para politikası araç bağımsızlığı'dır. Ülke
vatandaşlarına karşı ağır siyasi sorumluluk taşıyan bir hükümete
'kafa tutar' şekilde 'merkez bankası bağımsızlığı' anlayışı
dünyanın hiç bir ileri ekonomisinde yoktur. Peki, bu yazdıklarıma
'muhalif' kanattan, 'konunun bu yönü de var' diyen çıkar mı?
Cevabına vermeme bilmem gerek var mı?