1980'li yıllarda, Sovyetler Birliği'nin 'kaçınılmaz' bir sona
sürüklendiği yönündeki emareler ve tartışmaların alevlendiği
dönemde, kapitalizmin ve 'Atlantik İttifakı'nın 'babalar'ı, kanaat
önderleri, ellerindeki uluslararası medya imkanını etkin şekilde
kullanarak, 'globalizm'i pazarlamaya, dünya kamuoyuna pazarlamak
üzere düğmeye bastılar. Temel argüman, dünya ticaretini
serbestleştirmek ve uluslararası sermayenin önündeki duvarları
kaldırmak suretiyle, uluslararası şirketlerin karlılığını katlamak
ve kapitalizmin 'baronları'nın 'zenginlik' seviyesinde daha üst bir
lige taşımaktı.
Geride bırakılan 30 yıl, uluslararası ölçekte 'özel imtiyazlar'a
sahip elit bir yapının kendi göre 'doğru'ları dayattığı; ancak
dünya vatandaşlarınca kabul görmemiş bir 'küreselleşme' anlayışının
sebep olduğu pek çok travmanın dünyamızı belirsizlikler ve
kaygılarla dolu bir geleceği sürüklediği 'ağır' bir gerçekle
yüzleşmemiz oldu.