Oysa, dünyanın istisnasız her yaşam noktasında en temel ümit,
beklenti, tüm insanoğlu adına yeryüzünü daha yaşanabilir kılmak
için, 'kapsayıcı', 'adalet' ve
'refah'a dayalı bir
ekonomi-politik düzeni hayata
geçirmekti. Bu nedenle, Soğuk Savaş sona erdiğinde, dünya
vatandaşları 'küreselleşme' olgusunu bu ümidi,
beklentiyi hayata geçirebilecekleri bir 'fırsat'
olarak kabullendiler.
Ancak, 'neoliberal' ve
'neoemperyal' dayatmalara odaklanmış
'küresel müesses nizam',
'kapsayıcı', 'adalet' ve 'refah'ı önceliklendiren bir
ekonomi-politik düzen yerine, salt kendi çıkarlarını gözeten bir
'küreselci' anlayışı dayatmaya kalktı ve
dünya vatandaşları bu 'dayatma'yı
reddetti.