16. Yüzyıl'dan itibaren etkisini hissettiren
'Merkantilizm' felsefesi, devletler arasında
süregelen 'ekonomik
savaşlar'ı, 'üretim faktörleri
savaşları'; 'ticaret savaşları', 'ticaret koridoru savaşları', 'kur
savaşları' gibi kategoriler üzerinden tanımlamaktaydı.
Çünkü, aslolan devletlerin 'ticaret'te öne çıkabilmek adına,
'askeri güç' unsurlarını da kullanarak, cebri tedbirlerle bölgesel
ve küresel rekabette öne çıkmaktı. İlginçtir, 'Atlantik İttifakı'
'işgücü maliyetleri' odaklı
'kölelik' düzenini birbirine karşı kullanma kararı aldı ve
1814 Paris Anlaşması'yla
'köleliği yasaklama' konusunda centilmenlik anlaşması yapıldı. Bu
anlaşmaya uymayan ABD'nin güney eyaletleri,
1861-65 arası kuzey eyaletleriyle savaşsalar da,
Amerikan İç Savaşı'nı kuzeyliler kazandı ve kölelik yasaklandı.
1870'de ise, bu defa, devletlerin para birimleri
arasında kur, parite, değer oynaklığının küresel ticarette bir
'rekabet alanı' olmasından vazgeçildi. Kapitalist Sistem'in ilk
lideri olan Birleşik Krallık'ın (İngiltere) 'altın standardı'
sistemine Almanya da dahil olmayı kabul etti ve
1914'e kadar altın standardı sistemine üye ülke
sayısı 40'ın üstüne, 1923-29 arası ise
58'e çıktı. Sonrasında da, 1947-1973 arası Bretton
Woods. IMF'in kontrolündeki para sistemi yıkılınca, 'kur
savaşları'na geri dönüldü. Bugün, ekonomik savaşlar, 'üretim faktör
savaşları', 'ticaret savaşları', 'kur savaşları',
'ticaret koridoru savaşları', 'enerji koridoru
savaşları' gibi alanlar üzerinden, olanca 'şiddeti' ile
sürüyor.
Küresel rekabetin öncü ülkeleri ve bilhassa 'Atlantik
İttifakı', 1960'lardan itibaren, ticaret ve enerji
başlıklarında 'doğrudan' savaşmak yerine, 'vesayet
savaşları'na yönelmeyi tercih ettikleri için; ya
rakip ülkeleri meşgul etmek, ekonomik ve siyasi açıdan zayıflatmak
için; ya da çıkarları için belirli coğrafyaları sürekli
'istikrarsızlaştırmak' için
'terör örgütleri'ni maşa olarak
kullanmaya başladılar. Kendi coğrafyasında güç merkezi olan
Türkiye, Doğu Akdeniz'deki enerji oyununu daha 1974'de,
'Kıbrıs Barış Harekatı' ile
bozmuş bir ülke olarak, 'ne tesadüftür' ki, 1970'li yılların
sonlarından itibaren, PKK terörüyle muhatap olmaya başladı.
Ve, PKK, Atlantik İttifakı ve kimi komşu
ülkelerce, 1990'lı yıllarda Türkiye'yi siyasi ve ekonomik açıdan
bir 'istikrarsızlaştırma
mekanizması' olarak kullanıldı.
Ne zaman ki, 15 Temmuz'la birlikte, FETÖ denilen
40 yıllık tümörün, cerahatin Türkiye'nin devlet
mekanizmasından kökten temizlenmesi süreci başladı; yerli ve milli
savunma teknolojileri hamlesiyle, son 40 yıldır 'terörle
mücadele'de, terörün kökünü kazıma konusunda, 'ilk
kez' sona çok yakınız. Ve, bu durum, 40
yıldır terörü 'pazarlık masa'sında koz olarak kullanmış tüm
ülkeleri çıldırtıyor. 'Barış Pınarı' Harekatı, terörü
sınırlarımızdan temizleme, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik
istikrarını perçinleme adına çok değerli bir operasyon.
Bunca 'algı operasyonu', bunca haber, görüntü,
sosyal medya manipülasyonu bundan. Var
gücümüzle, birlik ve beraberlik içinde
kitlenelim.