Türkiye'nin 2020'lerde, 2030'larda Avrasya'nın yükselişinde,
kalkınmasında nasıl bir rol üstlenebileceğine odaklandığımız,
üretim için gereken teknolojiyi üretecek bir ekonomi için
adımlarımızı hızlandırdığımız bir dönemdi, 2004-2006 dönemi.
Derken, Danıştay saldırısı, AK Parti kapatma davası, Hrant Dink
cinayeti derken, Türkiye'nin 'kapsayıcı' kalkınmaya, yüksek
teknolojiye, inovasyona, üretim ve özel sektör yatırımlarına
odaklandığı bir süreçte, doğrudan 'tüketici güveni'ne saldırarak,
toplumun ve onun uzantısı olan siyasetin ufkunu karartmak
istediler. Türkiye'nin 'karar vericileri', tüm saldırıları bertaraf
ederek, ufkun, 'gelecek' rotasının kaybolmaması adına, canla başla
çalışıyorlar. Türkiye'nin önümüzdeki 25 yıl, 50 yıl, 100 yıl için
bir geleceği var ise, bulunduğumuz coğrafyanın da bir 'geleceği',
bir umudu var.
Uluslararası raporlarda, 2010 ile 2060 arası, dünyanın önde gelen
ilk 50 ülkesi arasında, çalışan nüfusunu en yüksek oranda artıracak
9. ülke konumunda olan, nüfusu 92 ile 96 milyon, çalışan nüfusu 47
ile 52 milyon arasında tahmin edilen, kişi başına yaşam standardı
42 bin ile 48 bin 500 dolar arasında öngörülen bir 'geleceğin'
Türkiye'sini konuşuyoruz. İmalat sanayisinde, savunma sektöründe
'yerli ve milli' payını artıran, tarımda, hizmetler sektöründe
katma değeri yükseltme çabasını sürdüren, yatırım ve ihracatın
kilogram başına katma değeri için strateji oluşturan bir Türkiye.
Yabancı yatırımcılar, bugün ve geleceğin Türkiye'sinde önemli rol
üstlenmeyi sürdürecek şirketlerimizin hisse senetlerine, sadece
ocakta 860 milyon dolar yatırmışlar. 15 Temmuz hainliğine rağmen,
tüm 2016'da yabancı yatırımcıların Türk hisselerine yaptığı 808
milyon dolarlık net yatırımın üstünde bir aylık girişten söz
ediyoruz.