Başta G7 ülkeleri olmak üzere, gelişmiş
ekonomiler için 'sanayi politikaları' kavramı demode bir kavram
olarak nitelendirilmekteydi. 1990'lı yılların sonlarından itibaren
söz konusu ülkeler için övünülecek konu 'sanayi ötesi
toplum' olgusuna geçişti. Bu nedenle, artık sanayi
üretimiyle, hele ki çevre açısından zorluklara sebep olan
konvansiyonel sanayi sektörlerine yönelik misyonun tamamlandığını
düşünüyor ve hizmet ağırlıklı ekonomilerle, ihtiyaç duydukları
'geleneksel' sanayi ürünlerini de başka
ekonomilerden, bilhassa gelişmekte olan ekonomilerden 'daha ucuz'a
ithal etmek akıllıca gözüküyordu. Ancak, 2020'den bu yana,
'iki siyah kuğu', küresel virüs salgını ve
Rusya-Ukrayna Savaşı başta olmak üzere, jeopolitik ve
jeoekonomik fay hatları 'sanayi ötesi
toplum' olgusunun aslında 'palavra' olduğunu gösterdi.
Bunun üç temel gerekçesi var. Birincisi, 'stratejik
otonomi' gerçeği ile ağır yüzleşme. İkincisi, 'sanayi
ötesi toplum' olgusunun gelişmiş ülkelerde orta gelirin altında
kesimler ve KOBİ'ler için fakirleşme sorununu
derinleştirdiği. Bu...