16 Nisan Referandumu ile hayat bulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi, demokrasinin üç temel sac ayağı yürütme, yasama ve yargıda
21. Yüzyıl'a yaraşır bir zihinsel dönüşümün önünü açtı. Bu dönüşüm,
kurumsal yönetim ilkelerine dayalı yeni bir iş yapma kültürünü
Türkiye'nin dokusuna, genetiğine yerleştirecek. Çözüm odaklı,
performansa dayalı, hesap verilebilirliğin öne çıktığı, Türkiye'yi
yüksek katma değeri odaklayacak bir kodlamadan söz ediyoruz. Öyle
ki, demokrasi ve ekonomi alanındaki kalite artışı, siyaset ve iş
dünyasının birbirini desteklediği, 'sürdürülebilirliğe' ve
'şeffaflığa' odaklı bir yönetim anlayışının da önünü açacak. Yeni
Türkiye'nin hükümet modeli, bürokrasiye, kamu yönetiminin iş yapma
biçimine öyle bir 'devrimsel' bakış açısı kazandıracak ki, Türkiye
Ekonomisi'nin hızlanmasını sağlayacak reformların önü açılmış
olacak.
Yeni 'büyüme modeli'nden, 'yatırım ortamının iyileştirilmesi'ne,
etkin istihdam piyasasından, 'yüksek teknoloji odaklı ar-ge'
hamlesine kadar, 'siyasi istikrar'ı kalıcı kılacak kritik önemde
adımların önü açılmış olacak. 16 Nisan Referandumu'nun önünü açtığı
Yeni Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye
Ekonomisi'ni 'pro-dinamik' bir yapıya da kavuşturacak. Türkiye
kendi doğal ve finansal öz kaynaklarını daha etkin kullanacak bir
karar alma süreci oluşturacak. Bilhassa, ekonomi alanında,
büyümenin ve kalkınmanın hızlandırılması, fırsatların etkin
değerlendirilmesi adına, karar alma süreçlerinin hızlı ve yalın
olmasını sağlayacak yeni bir Ekonomi Yönetimi modeli oluşturacak.
Yeni ekonomi yönetiminin bakan ve bürokratları performans açısından
detaylı bir değerlendirme sürecinden geçecek. Cumhurbaşkanı
Erdoğan, yerel siyaset ve yönetimden başlamış olan 41 yıllık
proaktif çalışma becerisini ve liderliğini, yeni bir 'ekip
çalışması' anlayışı ile, Türkiye Ekonomisi'ni dünyanın saygın
ülkeleri arasında konumlandıracak bir prodinamik çalışma sürecine
dönüştürecek.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' modeli, profesyonel bir hükümet
anlayışı ile, Türkiye'nin ekonomi, kamu idaresi ve güvenlik
alanında çok hızlı ve etkili karar alma sürecinin, becerisinin
önünü açacak. Söz konusu siyasi model değişikliğini anlamlı
kılacak, taçlandıracak 'uyum' yasaları ve reformlar, Türkiye'nin
katma değer üretim becerisine önemli katkılar sağlayacak. Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) Türkiye özel çalışması,
yeni Hükümet modelinin eğitim ve yargı alanında gerçekleştirilecek
yeni versiyon reformlarla güçlendirilmesi ile birlikte, Türkiye'nin
Cumhuriyet tarihi ortalama büyüme performansını yüzde 4.7-4.9
bandından, yüzde 5.2-5.7 bandına taşıyacağına işaret ediyor.
Yeni Türkiye'nin odaklanacağı siyasi istikrar, yüzde 4.9'dan yüzde
5.7'ye çıkacak Cumhuriyet tarihi ortalama büyümesi ile birlikte,
2023-2025 döneminde kişi başına milli geliri, önceki hedef olan 18
bin doların da ötesine, 22 bin 600 dolara taşıyacak. Yeni
Türkiye'nin sağlayacağı yüksek demokratik ve ekonomik standartlar,
Türk halkının yaşam standardına 4 bin 600 dolar 'ek' zenginleşme
olarak yansıyacak. Siyasi istikrarın ekonomik büyüme ve kalkınma
performansına olan etkisi uluslararası raporlarla da tescil edilmiş
bir husus. Uluslararası Para Fonu (IMF) uzmanlarının 1960 ile 2004
arası 169 ülkeyi dikkate alarak hazırladıkları ve Ocak 2011'de
yayınlanmış olan çalışma, siyasi istikrarsızlığın ülkenin ekonomik
büyümesini yıllık bazda 2.4 puan negatif yönde etkileyebildiğini
gösteriyor. Bunun anlamı, yüzde 5 büyüyebilecek bir ülkenin, siyasi
istikrarsızlık yüzünden bunun yarısını kaybetmesi anlamına
gelmekte. Türkiye, 16 Nisan Referandumu ile hayat bulan
düzenlemeler sayesinde, 'siyasi istikrarsızlık' riskini bertaraf
eden kritik önemde bir adım attı.
Bu nedenle, 17 Nisan sabahından itibaren, yerli-milli enerji,
savunma, ulaştırma, lojistik, bilim ve teknoloji imkanlarına dayalı
'Yeni Türkiye' için, yoğun bir çalışma sürecine girmiş olacağız. Bu
süreç, ekonomi alanında, 'üretim ve istihdam' dostu, imalat sanayi
ve tarımın önemli bir ağırlığa sahip olduğu yeni bir büyüme
modelinin de hayata geçirilmesini gerektirecek. Temel hedef, 2023-
2025 dönemi için Türkiye Ekonomisi'nin küresel milli gelir ve
küresel ticaretteki payını yüzde 1,5'e çıkarmak yönünde
şekillenecek. Böyle bir hedefi gerçekleştirmek, yerli imkan, kaynak
ve beceriye dayalı, verimli bir ekonomik yapıyı oluşturacak bir
dönüşümden geçmeyi gerektiriyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi,
Türkiye'yi 2023, 2053, 2071 hedeflerine taşıyacak güçlü bir
iradeyi, güçlü bir motivasyonu hayata geçirecek.