Kerem Alkin Sabah Gazetesi

Zengin turist nasıl kaçırılır -2-

Kurban bayramından önceki hafta, Türk ve dünya ekonomisiyle ilgili gelişmeleri değerlendirmek üzere Ege'deydik. İş dünyası ve esnafla yaptığımız sohbetlerde, ele alınan konulardan birisi de Türkiye'nin...

02 Eylül 2019 | 140 okunma

Kurban bayramından önceki hafta, Türk ve dünya ekonomisiyle ilgili gelişmeleri değerlendirmek üzere Ege'deydik.
İş dünyası ve esnafla yaptığımız sohbetlerde, ele alınan konulardan birisi de Türkiye'nin 'yüksek gelir grubu' turisti, kısa bir tabir kullanılacak ise, 'zengin' turisti nasıl çekebileceğimiz konusuydu. Türkiye, kongre, golf, yat, mavi tur gibi alanlarda yüksek gelir grubu turisti çekebilecek olağan üstü bir potansiyele sahip.
7 bin yıllık uygarlık geçmişi, arkeoloji, tarih, doğa ve ekoloji zenginliğiyle paha biçilmez bir ülke.
Gel gör ki, yat ve mavi tur turizmi için hayli yüksek gelir grubu turisti çekmek ve yüksek standarda hizmet vermek adına, bilhassa yerel yönetimler bazında en ufak bir derli toplu, organize çabası, hazırlığı, organizasyonu yok. Gökova, Datça Yarımadası ve Marmaris bölgelerinde, yatların ve guletlerin kıyıya ağaçlara zarar vermeden bağlanmaları için bir tek çalışma yok. Mavi tur yolcularının rahat binip, inmeleri için özel mavi tur limanları, sintine, çöp, erzak ve su merkezleri yok. Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin bunla ilgili bir derdi de yok.
Bodrum Belediyesi de CHP'li, Muğla Büyükşehir de. Bu nedenle, aynı siyasi çizgiye sahip iki belediyeden yerel olanının bu konularda, elindeki sınırlı imkanlarla daha somut çözümler üretirken, büyükşehir belediyesinin iki kuruş gelir için, yüksek gelir grubundaki turistleri kaçıracak uygulamalara, iptidai görüntülere göz yumması çok üzücü. Bugünlerde, benzer bir gelişme de İstanbul'da, Şişli Belediyesi'nde yaşanıyor.
Şişli Belediyesi uzunca bir dönemdir sosyal demokrat partilerin belediye başkanlığı kazandığı, aynı siyasi görüşten belediye başkanlarının uzun süredir görev yaptığı bir yerel yönetim.
Temmuz ayı sonunda, Şişli Belediyesi 'yayalara yürüme özgürlüğü' adı altında başlatılan uygulamayla, belki de Nişantaşı ve civarını, yüksek gelir grubundaki turistler için adeta bir 'Paris' havasına büründüren, kafelerin ve restoranların dışarıya da masa koyma uygulamasına ciddi bir kısıtlama getirildi. Bilhassa Nişantaşı'nın ve farklı mahallelerinin yaya trafiği yoğunluğunun hayli düşük olduğu ve neredeyse 15 yıldır var olan bu uygulamadan bir rahatsızlık duyulmadığı bir ortamda, bu konuda radikal bir kısıtlama, yüksek gelir grubundaki turisti Nişantaşı'ndan soğutacaktır.
İstanbul, sahip olduğu olağanüstü meziyetleri, imkanları ve farklılıklarıyla, aynı anda bir Paris, bir New York, bir Dubai, bir Amsterdam olabilecek bir şehir.
Sadece Avrupa, Körfez ve Orta Doğu değil, Latin Amerika ve Asya'dan da turist çeken bir şehir. Tüm uluslararası restoran, kafe, turizm, eğlence, dinlenme, turizm internet sitelerine ve mobil uygulamalara girdiğinizde, Nişantaşı son 15 yıldaki kazandığı özelliklerle listede bir numara. 'Ben yaptım, oldu' mantığıyla, 'zengin' turisti kaçıracak hatalara imza atmayalım. Kişi başı 1000 doların üzerinde harcayan turist ile, 50 değil, 70 milyar dolara imza atabiliriz.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü 22 Kasım 2024 | 39 Okunma Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış 20 Kasım 2024 | 76 Okunma G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele 18 Kasım 2024 | 101 Okunma İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım 15 Kasım 2024 | 45 Okunma Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ 13 Kasım 2024 | 92 Okunma