Değerli okuyucular, genel tanımı ile öfke; bireyin planları, istek ve gereksinimleri engellendiğinde ya da bir haksızlığa uğradığında ve kendi benliğine yönelik bir tehdit algıladığında yaşadığı bir duygudur.
Araştırmalar aile yaşantısının da öfke ifadesinde önemli rolü olduğunu göstermiştir. Buna göre çabuk öfkelenen insanların, tipik olarak yıkıcı, karmaşık ve duygusal iletişimi iyi olmayan dengesiz ailelerden geldiği bildirilmiştir.
Sağlıklı bir iletişimin olduğu ortamlarda birey, kendi duygularını rahat bir biçimde ifade edebilmek ve çevresi tarafından anlaşılmak ister. Yaşam sürecinde, bireyin duygu ve düşünceleri, dış çevre tarafından kontrol edilmeye çalışılır. Yaşamda diğerlerinin duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol etmeye çalışan bireyler, insanların psikolojik sağlıkları üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmektedirler. Bu duruma maruz kalan kişiler çeşitli tepkiler geliştirebilmektedirler;
Birinci tepki, öfkelenmek ve öfke davranışı sergilemek, ikinci tepki ise öfkesini içe atarak kendisini kontrol etmek isteyen dış etmenlerin kontrolüne girmeyi kabul etmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bazı insanlar öfkelerini ifade etmekte zorlanırlar ve öfke duygularını içte tutularak biriktirirler (Özmen, 2006a).
Acı ve üzüntüden başka bir şeyle karşılaşmayan, yaşama sevincini tadamamış, kendine ve çevresine güvenleri sarsılmış çocukların, ileriki yaşamlarında da öfkeye ve şiddete başvurmaları kaçınılmaz olmaktadır.
Öfkenin nedenlerine bakalım;