Hipnoz, psikoterapistlerin terapi yaparken çok sıklıkla kullandığı önemli ve faydalı bir tekniktir. Erickson hipnozu “Dikkat ve algının yoğunlaşma hali, bir kısım fikirlere karşı daha açık olma hali” şeklinde tanımlamıştır.
Kısaca hipnoz; bir öze dönüş, bir içsel yolculuktur. Beynin iki yarım küresinin tek bir alanda işbirliği yapmasıdır. Kişinin bilinçaltının onun isteği doğrultusunda telkin alabilir hale gelmesi, yönlendirebilmesidir. Sol beyinden ziyade (analitik düzlemden) sağ beynin (hayali düzenin) kontrolü eline almasıdır. Ayrıca hipnoz uyku hali değil, tam bir uyanıklık halidir. Bu derin uyanıklık süresince kişi uykuya benzer bir şekilde dış dünyadaki uyarıcıların bazılarına kendini kapatsa da kendi iç dünyasına yönelik derin bir algıya sahiptir. Hipnoz iç dünyada yaşanan bir farkındalık ve uyanıklık durumudur.
Halk arasında “hipnoza giren kişi bilincini tamamen yitirecek, hiçbir şey hatırlamayacak ve kendini kaybedecek” gibi bir inanış da vardır. Bu inanış, hipnozu tam olarak kavrayamamasından ortaya çıkmakta ve hiçbir şeyi hatırlamama beklentisiyle transa giren kişi, yaşadıklarını...