Mert dokuz yaşındaydı ve üçüncü sınıfa gidiyordu. Neşeli, canlı, sosyal bir çocuktu. Eğer zihninden hesap yaparsa matematikte başarılıydı. Fakat yazılı sınavlarda hep hata yapıyordu. Zihninden doğru yaptığı yanıtları kâğıda yanlış geçiriyordu. Örneğin sonuç 56 ise 65 yazıyordu.
İlk değerlendirme seansında anne ve babasından Mert’in ilkokul geçmişini öğrenmiştim. Mert, okula başladığında henüz kelimelerin dizilişini, harfleri öğrenirken de hepsini tersten yazıyormuş.. Küçük b ile d harfini bir türlü ayırt edemiyormuş. “Harfler” yerine “hafler” yazıyormuş. Mert’in yanlışlarını düzeltmek ikinci sınıfta da mümkün olmamış. Sesli ve sessiz harfleri de tam ayıramıyormuş.
İkinci seansta Mert’e Wisc-r zeka testi uygulandı. Test sonuçlarına göre Mert’in sözel ve performans puanları arasındaki fark fazlaydı. Özellikle sözel testlerde daha düşük puan almıştı, görsel dikkati ve görsel hafızası iyiydi. Yalnız Mert test sırasında zorlandığı şeyleri yaparken dışsal motivasyona ihtiyaç duyuyordu, sık sık “ben bunu yapamam ki, bu çok zor” deyip cesaretlendirildiğinde ancak yapabiliyordu. Bu kendine güvensizliği muhtemelen okul hayatındaki zorluklarından (kıyaslanma, yetersizlik duyguları…vb.) kaynaklanıyordu.
Danışma seanslarında Mert’e hem evde hem de okulda sayısız okuma yazma metotları, dikkati artırma ve görsel alandaki eksikliklerini giderme çalışmaları yaptırıldı. Bu çalışmalarla öğrencinin okuma ve yazması düzelmeye başladı. Mert’le sonraki seanslarda “Deneyimsel oyun terapisi” uyguladık. Oyun terapileriyle de Mert kendine daha çok güvenmeye başladı, iletişim becerileri gelişti, empati yeteneği arttı, ego gücü yükseldi. Duygu durumundaki bu olumsuz değişiklikler okul hayatına yansıdı derslerinde daha başarılı olmaya başladı.
Mert’in rahatsızlığının adı “Dysgraphia” yani yazma ve öğrenmede güçlük idi..
Değerli okuyucular, bu tür çocukların zekâları normaldir fakat klasik eğitim sistemi içinde yazı yazmayı öğrenemezler. Bu nedenle başarısız damgası yerler. İşittiğini anlamakta güçlük çeken çocuklar yazı yazmakta sıkıntı çekerler. Bu çocuklardan kimisi sözcüğe bakarak kopya edebilir, sözcüğün harflerinin yazılışını bilebilir ama işittiğini yazıya çeviremez. Okuyamayan çocuklar da yazı yazamazlar. Sözcükleri anlamadan kopya edebilir ama onları yazılı deyimler olarak anlamlı bir şekilde kullanamazlar. Yazı yazma güçlüğü çeken çocuklar, gördüğü yazıları, sayıları yazabilmek için gereken hareketi yapamazlar. Gördükleri kelimeleri ne kopya edebilir ne de yazabilirler. Matematik dersinde sayıları yazmakta, onları kâğıdın üzerine uygun olarak dizmekte zorluk çekerler ama toplama çıkarma gibi işlemleri işittiğinde yanıtları akıldan yapabilirler. Bu çocuklar ayakkabılarını bağlayamaz, şişe, kutu gibi şeylerin kapağını açamaz, sporda başarı gösteremezler, yazıları kopya etmek onlara zor gelir.