Değerli okuyucular, geçen haftaki yazımda öfkenin tanımını yapmıştık… Öfke; bireyin planları, istek ve gereksinimleri engellendiğinde ya da bir haksızlığa uğradığında ve kendi benliğine yönelik bir tehdit algıladığında yaşadığı bir duyguydu.
Öfkemizi kontrol edemediğimizde olumsuz sonuçlarını görmeye başlarız. Korku, kızgınlık, şefkat, saldırganlık gibi birçok duygunun merkezi, beynin temporal lobunun (beynin şakak bölgesi) orta kısmında yer alan limbik sistemdir. Bu sistemde beyinde duygusal tepkilerin oluşmasında ilk role sahip olan ‘amigdala’ bölgesi bulunur. Amigdala, küçük bir badem büyüklüğünde ve iki adettir. Tehdit algısına çok hızlı tepki verir. Amigdala uyarıldığında, beynin düşünen ve muhakeme eden kısmı devreye girmeden önce bedende değişimler başlar. Adrenalin, noradrenalin ve kortizol gibi stres hormonları salgılanır. Sık öfkelenen bir kişide, vücutta meydana gelen bu değişimlerin bazıları, ileriki dönemde rahatsızlıklara yol açabilir
Öfkenin sonuçları; fizyolojik, düşünsel ve davranışsal olmak üzere 3 boyutta kendini gösterir.
• Öfke ve Fizyolojik Tepkiler: Kan şekerinin yükselmesi, nabzın ve kan basıncının artması, sık sık ve zor nefes alma, baş, kas, sırt ve boyun ağrıları. Öfkenin fiziksel ve biyolojik işaretlerinde; uyaran duyguyu harekete geçirir. Sonuçta stres ve gerginlik başlar, enerjiyi artıran adrenalin salgısı artar, nefes alıp verme sıklaşır, kalp atışları hızlanır, kan basıncı artar, böylece vücut ve zihin, savaş ya da kaç tepkisi için hazır hale gelmektedir (Morgan, 1999)
• Öfke ve Zihinsel Tepkiler: Uykusuzluk, unutkanlık, dikkatsizlik, konsantrasyon bozukluğu ve düşük performans.