Değerli okuyucular, oyun terapisi, küçük çocuklarla terapi yapmanın başka bir adı. Çünkü küçük çocukların sözel ve kavrama yetenekleri henüz olanları algılayıp, farkındalık oluşturacakları bir gelişime sahip değil. Çocuğun yaşamına, tecrübesine ve bu tecrübeye anlam yüklediği dünyaya girmek gerekiyor. Bu dünya da çocuğun oyun dünyası…
Haim G. Ginott’un da dediği gibi “Oyuncaklar çocuğun kelimeleridir. Oyunu ise, ne anlatmak istediğidir”. Winnicott ise oyunun, hem yetişkinlere hem de çocuklara yaratıcı olmakta, özgür olma fırsatı sağladığına ve böylelikle kişiliklerini kullanabildiklerine dikkati çeker. Oyun terapisi, çocuğun oyuncakları kullanarak kendi hikayesini kelimelere dökerek anlatabilmesi ve duygularını ifade edebilmesi için etkili bir terapi çeşididir. Terapist çocuğa kabul edildiği hissini verir. Çatışmaları, sıkıntıları oyunu ve oyuncakları kullanarak ortaya koyar. Çocuğun oyununu gözlemleyerek ve onu anladığını hissettirerek çocuğun rahatlamasını sağlar. Oyuncaklar yardımıyla çocuk ile terapist arasında bir terapötik ilişki başlar. Oyun terapisi, çocuğun yaşadığı problemleri ve zorlukları önlemede ya da çözmede yardım sağladığı gibi, çocuğun gelişimine ve büyümesine de katkı sağlar (Carmichael, 2006).
Oyun terapilerinde, çocuğa yaşadığı
duyguları, oyun içerisinde bize iletebileceği bir ortam
oluşturuluyor. Ona çeşitli oyuncaklarla oynama fırsatı sunuluyor.
Çünkü, oyuncaklar günlük hayatında duygularını acıtan ya da çaresiz
hissettiği kimi durumları ortaya koyduğu araçlar.
Çocuk, mücadele ettiği sorunu en güzel tasvir edecek sahneyi
kurgulayacak oyuncakları seçer. Sahneyi kurduğu andan itibaren de
oyun başlar. Rahatsız olduğu duyguları ortaya çıkartan olay ya da
olayları nasıl algıladığını oyunda gösterir. Bu duygu korku, şüphe,
güvensizlik, karmaşa gibi bir sürü şey olabilir. Çocuk, terapisti
oyuna davet ettiğinde genellikle kendisine güçlü bir karakter
seçip, terapisti kendi yerine koyar. Böylece terapist, çocuğun
duygularını tecrübe etme fırsatı yakalar.
Örneğin ailesi boşanan çocuk, çoğu zaman kafası karışmış, değişimler karşısında öfkeli olabiliyor. Oyun terapisi, kızgınlığını dışa vurabileceği bir yer olabildiği gibi bu değişimleri kabullenmeyi öğrendiği bir süreç de oluyor aynı zamanda. Yeni bir eve taşınma, sevdiği birini kaybetme, yeni kardeş, okulda arkadaşlarla çatışma durumlarında da oyun terapisi işe yarıyor. Ayrıca deprem, birinin ölümüne şahit olmak, fiziksel seksüel travmalar da oyun içerisinde çocuğun bu travmaları yeniden ziyaret edip hafızasındaki duygusal tepkileri aşacak yeni bir güç duygusu kazanması ile aşabileceği daha ağır vakalara örnekler...
Oyun terapistinin odasında kelepçeden silaha, bebekten evde kullanılan her türlü eşyaya kadar birçok oyuncak bulunuyor. Çocuğun bilinçaltına inmek için onu oyuna davet ediyor. Örneğin çocuk terapiste kelepçe takarsa, bu onun yaşamında sınırlama olduğunu, odaya kapatıldığını, yasaklarla yaşadığını ortaya koyabiliyor. Kendisine kelepçe takılan uzman, “canım acıdı” diyerek bileklerinin acısını dile getirdiğinde, çocuk kendi acısını anlayan biri olduğunu görebiliyor. Bu oyunu sürdürüp, kendini oyunla ifade ettiğinde güçlenmiş olarak terapiden çıkıyor.
Oyun sadece çocuğa duygusal sorunlarını çözmede yardımcı olmaz. Oyun sırasında sosyal becerileri öğrenir, motor gelişimi ilerler ve gelecekteki karakter özelliklerini oluşturmaya başlar. Eğer aile çocuğu ile oynarsa, beraberliği güçlendirmenin yanı sıra, saygıyı da oluşturan bir ilişki oluşur. Ancak çoğu zaman aile, oyun süresini çocuğa bir şeyler öğretme, bir şeyi nasıl kullanacağını gösterme gibi fırsat zamanları olarak değerlendiriyor. Oysa çocuk kendiliğinden yardım istemediği sürece bu tip girişimler sabote etmekten başka bir işe yaramaz.