Dilek, 21 yaşında üniversite son sınıf mimarlık bölümü öğrencisiydi. Dilek in bir ablası vardı, babası ve annesi yıllar önce boşanmışlardı. Dilek danışmanlık merkezine kendini çok kötü hissetmesi, duygularını çok yoğun yaşadığı, ters giden bir durumla karşılaştığında kendini sakinleştirmekte zorlandığı, çok yakın arkadaşının olmayışı, arkadaşlarıyla istikrarlı bir ilişki kuramayışı, çok çabuk arkadaşlarından soğuması, hayatın anlamsız gelmesi, boşluk duyguları ve yalnız kalamama, öfkesini kontrol etmekte zorluk gibi şikâyetlerle başvurdu.
Dilek’in yaşadığı durum Borderline kişilik örgütlenmesi dediğimiz bir sorundu. Dilek ile ilk seansta, anamnez aldıktan sonra kuralların ve terapi çerçevesinin çok net olduğu psikoterapi kontratı yaptık. Dilek’in seanslarında gözlemlediğim ve yüzleştirme yapmak durumunda kaldığım şey şöyleydi; danışanım ne zaman sıkıntılı ve onu üzen bir durumdan bahsetse bunu gülerek anlatıyordu. Oysa anlattığı şey çok üzüntü ve acı verici bir şeydi. Yani Dilek, acı verici duygudan bahsederken gülerek kendini o durumdan uzaklaştırıyordu.
Bir başka gözlemlediğim nokta da konuşurken...