İdlip, Menbiç, Fırat’ın Doğusu, Doğu Akdeniz’deki enerji
mücadelesi, Münhasır Ekonomik Alan tartışmaları, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde yaşanan gelişmeler, Ege’de kıta sahanlığı sorunu,
ekonomik dalgalanmalar, resmi ya da gayri resmi ambargolar... Bir
çırpıda sayamadığımız kadar çok ve “acil” sorunla karşı karşıya
olan bir ülkeyiz. Ertelene ertelene gelinen bu noktada artık her
adımda birden fazla cepheyi kontrol etmek ve “aynı anda birden
fazla doğruyu hayata geçirmek” zorundayız. Öyle bir noktadayız ki
“sorunları sıraya koyma” şansı artık yok. Ne yapılacaksa aynı anda,
tüm dinamikler göz önüne alınarak ve seri şekilde yapılmak zorunda.
Zira rakip ülkeler siz hangi konuya odaklanırsanız hemen diğer
cepheyi harekete geçiriyorlar. Siz “İdlip’e odaklanayım”
dediğinizde onlar Fırat’ın doğusuna daha fazla silah yığıyorlar.
Fırat’ın doğusuna bakayım diye düşündüğünüzde “Menbiç’te hendek
kazıyorlar.” Yönünüzü Menbiç’e çevirmek istediğinizdeyse bu sefer
Doğu Akdeniz’de ya da Ege’de Yunanistan ve GKRY aracılığıyla yeni
bir oldu-bitti yapmaya çalışıyorlar. Yani her koldan risklerin ve
tehditlerin arttığı bir dönemdeyiz.
Üstelik tüm bunlar olurken “dünyanın yeni bir denge arayışı” da
devam ediyor. ABD, yeni bir “silahlanma yarışı” başlatmak için
“Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan (INF) çekiliyor ve
adeta tüm küresel güçleri “silahlanmaya çağırıyor.” Siber
Saldırılar üzerine ABD merkezli yapılan açıklamalara bakarsak yeni
dönemin ana işgal/saldırı gerekçesi “Saddam’a yaptıkları gibi,
Kitle İmha Silahları” iddialar...