ABD’li ünlü darbe finansörü ve spekülatör George Soros, “Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü ordusudur!” demişti yıllar önce. Özünde bu söylem, emperyalistlerin ülkemizden beklentisinin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Soros da hiç eğip bükmeden bu gerçeğe işaret ederek, “ülkemizin mevcut durumda hiçbir ekonomik artı değerinin olmadığını, ancak ordumuzu ihraç ederek, bazı yüksek maddi kazanımlar elde edebileceğimizi” anlatmak istiyor.
Aslında bu cümlenin altında yatan derin anlamı kavrayabildiğimiz zaman Türk askerinin geçmişte Kore’de şimdilerde de Afganistan’da neden bulunduğunu, Irak’ta neden muharip güç olunmak istendiğini de anlamış oluruz.
Ancak meselenin sadece Türkiye’ye özgü olduğunu düşünmemek gerekir. Tarihin her döneminde kendini “çok kurnaz” sanan ve “insanına değer vermeyen” sözde siyasetçiler ya da yöneticiler görülmüştür. Türk siyasi tarihinde bu duruma en iyi örnek 1.Körfez Savaşı’nda Özal’ın ABD’nin yanında muharip güç olarak savaşa girmek istemesini gösterebiliriz. Özal, ABD’yle yapılan ekonomik yardım görüşmelerinin ardından askerlerimizi düşünmeden “Bir koyup üç alacağız!” deyivermişti.
Bu ifadenin daha açık şekliyse “Her ürünün bir pazar değeri vardır, bedelini veren istediği her şeyi satın alır ve istediği gibi kullanır.” gibi bir şeydir. Özal’ın ortaya koyduğu “1”, aslında “kanına bedel biçilen Mehmetçiktir.” Kazanılacağını düşündüğü “3”se “Mehmetçiğe biçilen bedel çıkarılınca elde kalacağı varsayılan toplamdır!”
Elbette tarihe adını silinmez harflerle yazdırması mümkün olmayan, sadece konjonktürel sebeplerle iktidarı ele geçirmiş bazı siyasilerin kısa vadeli çıkarlar uğruna, insan hayatını önemsizleştiren yaklaşımları sergilemeleri normal karşılanabilir. Fakat eşsiz liderler için durum tam tersidir. Örneğin Mustafa Kemal Atatürk, hayatı savaş alanlarında geçmiş ve askerlerine “Ölmeyi!” emretmiş bir komutan olmasına rağmen insan hayatını daima önde tutmuş bir liderdir. Atatürk: “Mutlaka şu veya bu