Herkesin “kriz” tanımı; içinde bulunduğu sınıfa, ekonomik
koşullara ve beklentilerine göre değişiklikler gösterir. Örneğin
dövizin değerindeki sıradışı artışın ithalatçı firma için anlamı
“para kaybetmek” iken, o firmada çalışan bir işçi için “işsizlik ve
açlıktır.” Hele hele 1999 ve 2001 krizlerine şahit olanlar için
“kriz” sözü başlı başına bir krizdir! Anımsattığı şeyler de
gözyaşı, yoksulluk ve yoksunluktur. Parçalanan ailelerdir, yaşanan
tarifsiz acılardır. Hele hele kredi kartı, banka kredisi ya da
kişilere “borcu olan” yurttaşlar için ekonomideki her sarsıntı çok
daha büyük “insani” dramlar anlamına gelecektir. Bu anlamda
toplumun tüm dikkatini Papaz’a vermesi ve nerdeyse her saniye “Ne
olacak bu Papaz meselesi?” demesi normaldir.
Ancak bu hikâyede eksik olan şey, özellikle iktidara yakın medyanın
meseleyi sadece “Papaz’a indirgemesi” ve sanki Papaz meselesi
olmasa herşey yoluna girecekmiş gibi davranmasıdır. Oysa Papaz,
konunun sadece bir tarafıdır. Yarın, Papaz ülkesine dönse bile
sorunların ortadan kalkma ihtimali yoktur.
Zira Türkiye’nin ana sorunu: Değişen dünyada yer bulamama
sorunudur!
YENİ DURUMA GÖRE HAMLELER
Evet, asıl gerçek budur. Papaz, sadece vitrin malzemesiyken arka
planda ittifaklar sarsılmaktadır, yeni arayışlar başlamaktadır.
Dünya, adı konmamış bir 3. Dünya Savaşının içindedir ve herkes bu
yeni duruma göre hamleler yapmaktadır. Örneğin; ABD yönetimi,
PKK-YPG’ye binlerce TIR’lık silahı Papaz’dan önce de Papaz’dan
sonra da vermiştir! Ya da İran’a yönelik “ambargo” uygulaması Papaz
evine gitse de gitmese de masadadır ve bu tav...