Anadolu insanının güzel tespitlerinden biridir; sorunları çözemeyenlerin yaptıklarını anlatmak için “Halının altına süpürmek!” deyimi kullanılır. Yani gözden ırak olursa gönülden de ırak olur demek ister bir bakıma. Benzer anlama gelebilecek bir deyim daha var Türkçemizde: “Deve kuşu gibi başını kuma gömmek!” TDK, deyimi şöyle açıklamış: “Bir tehlike, bir olay karşısında yararlı olmayacağı apaçık ortada olan kaçamak bir yola sapmak; başkalarını aldattığını sanarak kendisini aldatmak!”
Her iki deyimin de işaret ettiği şey aslında aynı. Sorunu görmemek ya da başka yere bakmak! Böylece bir an için bile olsa sorundan uzaklaşmak. Ancak bu yolun işe yaramayacağı da ortada. Yani siz gözünüzü kapatınca sorunlar yok olmuyor. Ya da sorunu konuşmak yerine laf kalabalığıyla meseleyi başka yere çevirince hiçbir şey düzelmiyor!
Maalesef Türkiye’de son dönemde sürekli yapılan şeyler bunlar; sorunları halı altına süpürmek ya da deve kuşu gibi başını kuma gömmek! Mesela son dönemde gündemden düşürülen bir sorunumuz var! Artık kimse konuşmuyor, kimse gündeme almıyor ama Türkiye’nin tüm Suriye sınırında, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyon alanı hariç, PKK-YPG cirit atıyor! Yanlarında hâlâ nerdeyse her batı ülkesinden “paralı eğitmenler, danışmanlar” var. Ve modern orduların sahip oldukları hemen her silaha da sahipler. Türkiye’de gazeteler yazmayınca, televizyonlarda konu edilmeyince bu sorun ortadan kalkmıyor.
Aynı durum Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta da geçerli... Elin oğlu dünyanın bir ucundan gelip Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ne ve Doğu Akdeniz’e “kader çizmeye” çalışırken Türkiye’nin ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki mavi sularında petrol ve doğalgaz araması yapılırken ve bir kez daha “barış görüşmeleri” adı altında Kıbrıs Türk’ü Rumlara kurban edilmek istenirken siyasilerin sessizliği meseleyi çözmüyor. Oysa siyasiler sadece Aydınlık yazarları ve değerli komutanlar Soner Polat’ın ve Cem Gürdeniz’in yazılarını okusalar bile durumun vahametini anlarlar. Ama işlerine gelmiyor, zira alınması gereken kararları alamayacaklarını düşünüyorlar ve sorunları halı altına süpürüyorlar.
Peki, ekonomide durum farklı mı? Artık doların kaç lira olduğunu söylemeye bile gerek yok! Ama yaşanan sorunlara karşı görülen tek tavır, “kafaları kuma gömmek!”
Oysa mesele çok basit aslında... Dünya uzun zamandır “yeniden paylaşım savaşının” içinde yeni nesil savaşlara tanıklık ediyor. Tarih kitapları bundan 100 yıl sonra 3. Dünya Savaşı’nın başladığı günü elbette yazmayacak ama topyekûn bir dönemi “3. Dünya Savaşı yılları” olarak tanımlayacak. Zira Suriye’de yaşananlar sadece bir iç savaş değil, aynı zamanda 3. Dünya Savaşı’nın Suriye cephesi! Aynı şekilde ekonomi savaşları da 3. Dünya Savaşı’nın en kanlı cephesi! Artık top gülleri yollamak yerine gümrük vergileri fırlatılıyor ülkeden ülkeye. Binlerce tankı sahaya sürmekten daha yıkıcı olarak birkaç milyar dolar çekiliveriyor piyasalardan. Paraların çekilirken çıkardığı ses, tankların paletlerinden çıkan sesi bastıracak kadar yüksek çıkıyor.