Günün herhangi bir saatinde, herhangi bir şehirde ve herhangi
bir toplu taşıma aracında karşılaşacağınız manzara üç aşağı beş
yukarı aynıdır: Kafasını öne eğmiş, akıllı telefonlarına bakan ve
gözleri dışında en çok baş parmaklarını kullanan yüzlerce, binlerce
insan.
Elbette bu durum Türkiye’ye özgü değil. Küreselleştiği iddia edilen
dünya; zenginlikleri, adaleti, özgürlükleri kürenin her yerine
götürememiştir ama küresel dünyada her sınıftan insan için sosyal
paylaşım sitelerine üye olmak ve afilli bir profil oluşturmak artık
çocuk oyuncağıdır. İsveçli işçiyle Iraklı işçi aynı refah
seviyesine hiç ulaşmasa da ikisi de aynı anda örneğin Facebook’a
üye olabilirler ve bir yandan arkadaşlarının paylaşımlarını
“dikizleyip” diğer yandan da kendilerini “teşhir” edebilirler.
Bu anlamda dünya, sosyal medya sitelerinin kullanımı ve
bireysel/toplumsal etkileri bağlamında küresel bir köydür
aslında.
Sosyal medya siteleri her şeyden önce tüm kavramları değiştirerek
işe başlar. Örneğin “konuşmak” kavramı sesle iletişim anlamına
gelirken “yazılı konuşma” ya da “chatleşme” sesle iletişimin yerine
geçer. İnsanoğlu fark etmeden sembollere yeni ve derin anlamlar
yüklemeye ve insanı insandan uzaklaştıran yeni bir “iletişim
yöntemi” geliştirmeye başlar.
Bu yeni dönemde insan, başka insana “aracısız” olmadan yaklaşamaz.
Örneğin Facebook’ta 500 arkadaşı vardır ama o arkadaşların en fazla
birkaç tanesiyle yüz yüze görüşür ya da telefonla iletişim
kurabilir. Arkadaş kavramı da anlam değiştirir ve hayatları boyunca
yüz yüze gelmeyecek insanlar birbirlerini “takip etmeye” başlarlar.
Artık...