Türkiye özellikle son dönemde çıkarları gereği iyice batıya ve ABD’ye karşı bir duruş ve politika sürdürmektedir. Bu hususun çok iyi analiz edilmesi lazımdır. Türkiye uzun yıllardır ABD ile iyi ilişkiler ve stratejik müttefiklik konusunda önemli adımlar atmış ve pek çok stratejik, politik ve askeri konuda birlikte yer almıştır. Ama özellikle 15 Temmuz darbe girişimi süreci ile birlikte Türkiye’de ABD’ye karşı büyük bir güven kaybı olmuştur. Aslında pek çok olayda sözde stratejik müttefik olan ABD, Türkiye’nin aleyhinde tutum ve davranışlarda bulunmuştur. Terör konusu ve Uluslararası arenda da Türkiye’nin maruz kaldığı konular bunların en önemli örneklerindendir. Dolayısı ile ABD ile Türkiye arasında her daim büyük bir kopukluk zaten vardı ama 15 Temmuz bu konuda bu işin tuzu biberi olmuştur. Türkiye ile ABD büyük bir politik gerilim yaşamaktadır. Bunda ABD’nin içindeki derin mekanizma ve ABD siyasetine yön veren düşünce kuruluşları da etkindir. Henry Kissinger, Eric Edelman ve Henri Barkey gibi isimler bozulan Türkiye ilişkilerinde rol oynayan önemli isimlerdir. Özellikle ABD’de ki Türkiye uzmanı olarak bilinen Henri Barkey bu hususta çok önemli rol oynamaktadır. Aslen İzmirli bir Musevi olan, İstanbul'da doğup büyüyen ve Türkçe'yi bir Türk kadar akıcı konuşan Henri Barkey, doktorasını Pensilvanya Üniversitesi'nde siyaset bilimi üzerine yapmış ve FETÖ ile de çok iyi ilişkileri olan biridir. Darbe gecesi Büyükada’da yapılan gizli toplantıya katılan en önemli isimdi.
Değişen güç dengeleri ve değişen yeni düzen hareketi sonrasında Türkiye üstte de saydığımız hususlardan dolayı Rusya ile yakın ilişkiler içine girmiş, özellikle Türkiye’de bir grubun yoğun çalışmaları sonrasında Rusya ile iyi ilişkiler kurulması sağlanmıştır. Bu ilişkiler 15 Temmuz sonrası daha artarak devam etti. Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında önemli bir birlik kuruldu ve Rusya, Türkiye’de Altın Çağını yaşamaya başladı. Türkiye daha sonraları Rusya desteği ile Suriye’de Fırat Kalkanı gibi önemli bir harekat yaparak sahada ve masada var olduğunu gösterdi. Özellikle iki ülke İstihbaratları çok yakın mesaide bulundu ve stratejik bir takım anlaşmalar da yapıldı. Bütün bu hadiseler Rusya’nın da desteği ile Avrasya birliğinin içine doğru Türkiye’yi hızla almaya başladı. Tabi Türkiye’de dışta bunlar olurken, içte de ABD’nin ekibi olan FETÖ’cüler temizlenmeye başladı. Devlet içinde iç dengelerde büyük değişiklikler olmaya başladı. FETÖ’den boşalan yerlere Avrasyacılar gelmeye başladı. Gelecek yakın dönemde de kurumların üst kademesinde bu konuda büyük değişiklikler olacaktır. Avrasyacılar önemli kademelerde olacak. Devlet bu konuda derin bir yapılanma içine girmiştir. Derin ABD ise bu hususu yakından takip etmektedir.
Türkiye hiç şüphesiz Avrasya bloğuna yabancı bir Devlet değil, aksine köklerine tarihine daha uygun bir birlik olarak Avrasya bloğunda daha etkili ve yetkili olabilir. Bu bağlamda başta Ortadoğu olmak üzere, Kafkasya ve Orta Asya’da tarihi sorumluluk bağlamında büyük işler yapabilir. Avrasya bloğunda ki ülkeler için de Türkiye kabul edilebilecek ve benimsenebilecek bir ülke konumundadır. Türkiye gelecek politik, askeri ve ekonomi alanında Avrasya bloğunda daha büyük işler yapabilir.
Özellikle son dönemde Türkiye’nin Avrasyacı bloğa girmesini istemeyen Natocu/Gladyocu kanat büyük eylemler ile uyarıcı nitelikte bir takım girişimlerde bulunabilir. Psikolojik savaş konusunda da bu ekibin hamlelerine karşı dikkatli olmalıyız. Umuyorum ki gelecek dönemde Türkiye bölgenin ve Avrasya’nın parlayan yıldızı olacaktır. Bu konuda Türkiye ilerileyen süreçte daha cesur ve tutarlı adımlar atmalıdır. ABD’nin kendi içinde de büyük bir çatışma ve kavga var. Türkiye bu çatışma ve kavgalar sürerken ABD’ye karşı tavrını her daim daha net ve tutarlı bir şekilde devam ettirmelidir. ABD, Türkiye’siz Ortadoğu’da etkisiz ve güçsüz olacağını çok iyi biliyor. Rusya’da, Türkiye ile birlikte olduğu vakit bölgede ne denli etkili ve güçlü olduğunu biliyor. İşte tam da bu bağlamda Türkiye anahtar ülke konumundadır.