ABD’nin, PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’ye zırhlı araçlar vermesi, kamuoyunda tepki uyandırsa bile devletin hâlâ soğukkanlılığını koruduğu görülüyor. Bunun nedeni yeni başkanın Ortadoğu stratejisinin henüz netleşmemiş olması. Trump parçalı bir Ortadoğu haritasından mı yana? Terör örgütleriyle işbirliği yapacak mı? PKK/PYD’ye yaklaşımı ne olacak?
Yeni başkanın bu sorulara nasıl yanıtlar vereceği net olarak ortaya çıkmış değil. Ankara, Trump ile yüz yüze, masaya oturup konuşmadan ABD ile ilişkilerde peşin kararlar alma yoluna gitmeyecek.
İki ülke ilişkilerinin yol ayrımında olduğundan şüphe yok. Trump yönetimi, yola Obama’nın bıraktığı yerden devam ederse statüko bozulacak. Uzun bir geçmişe sahip Türk-Amerikan ilişkileri yeni bir evreye girecek. ABD’nin terör örgütleriyle iş tutmasına Türkiye’nin sessiz kalması ve eski ilişkileri sürdürmeye çalışması mümkün değil. Böyle bir gelişme, geçiştirilecek türden bir gelişme değil. ABD gibi bir devlet PKK’yı açıktan desteklemeye kalkarsa ne devlet ne de kamuoyu hiçbir şey olmamış gibi davranabilir. ABD’yi eleştirmenin de ötesinde adımlar atmayı gerektirecek bir ihtiyaç hasıl olur ki, Türk-Rus ittifakı stratejik bir hal almaya başlar.
Gelişmeler bu yönde mi? Akla takılan soru bu. Ortadoğu’da olup biteni, Batı’nın bölgeye akın etme sebebini anlamadan ABD’nin alacağı tavrı anlamak da zor. Amerika’nın bölgedeki varlığının sebebi Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme planlarıyla yakından bağlantılı. Batılı ittifak devletlerinin de Ortadoğu’ya yığılmalarının sebebi herhangi bir terör örgütüyle mücadele değil; Batılı devletler, Ortadoğu’da ameliyat yapmak için bulunmaktalar.