Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 19 yıllık liderlik pratiğinde göze çarpan en önemli özelliklerden biri kolaya kaçmaması, kolaya tevessül etmemesi, hatta kolay yolu bir tuzak olarak görmesidir, denebilir.
Erdoğan, siyasi istikametini hiçbir zaman iç ve dış politikaya hâkim olan yerleşik görüşe göre çizmedi. Sisteme hâkim olan yerleşik görüş aslında liderlere çizilen sınırları işaret eder. Duvarları akıl ve mantıkla örülmüş bir hapishaneden bahsediyoruz burada; bir yere kıpırdamaya imkân vermez.
Sistemin vaizleri (siyaset, medya, akademi, profesörler vs.) sürekli bu sınırları hatırlatır, lidere. Çizilen sınırların dışına çıkmaya çalıştığında ise kıyamet koparıp lideri 'aklın dışına çıkmakla' suçlarlar. Bugün Erdoğan'a 'aklını kaybetmiş, çıldırmış' demeleri gibi.
Erdoğan iktidara geldiğinde iç vesayet odakları sistemin adeta hâkim tanrılarıydı. Bu tanrılara hiçbir lider dokunamaz, ilan edilen tabuları zorlayamazdı. Tek bir görevi vardı seçilmiş liderin; o da bü