HDP'nin terörle bağlantısının en net kanıtı, eşbaşkanların gözaltına alınmasının ardından PKK'nın ikisi polis sekiz vatandaşımızı katlettiği bombalı terör saldırısıdır. Diyarbakır'daki terör eylemi HDP'nin asıl sahibinin ve patronunun PKK olduğunu gösteriyor. Bu nedenle HDP Kürtlerin değil, PKK'nın siyasi iradesi ve temsilcisidir.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak'ın tutuklanmasını umursamayan Kürtler, eşbaşkanların içinde olduğu HDP'li vekillere yönelik gözaltı operasyonunu da gayet soğukkanlı karşıladı. Tüm çağrı ve kışkırtmalara rağmen Kürtler sokağa inmeyerek gelişmeleri izledi. Kürtlerin bu tavrının sebebi, 1 Kasım seçimlerinde oy verip Meclis'e gönderdikleri vekillerin bölgenin değil, Kandil'deki terör baronlarının vekilliğini yapması. HDP Kürtlerden oy alıp Kandil'e çalıştı; vekiller Kürt vatandaşlarımıza değil terör örgütüne hesap verdiler. Zaman içinde de siyasi bir partiden Kandil'in kurşun askerine dönüştüler. PKK ile birlikte Kürtlerin yaşadığı şehirleri Irak ve Suriye'ye çevirmeye kalktılar.
Kürtlerin bu korkunç planı görmediğini sanıyorlar; Kürtlerin, PKK ve HDP'nin Batılı güçlerin taşeronluğunu, tetikçiliğini yaptığını anlamadığını düşünüyorlar!
Kimsenin suç işleme özgürlüğü yok; HDP'liler de herkes gibi hukuk karşısında eşit ve hesap verebilir konumda olmalıdır. Başka türlü hukuk devleti olmak zaten mümkün değil.