PKK’nın CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik suikast girişimi gündemin geri sıralarına düştü. Oysa ana muhalefet partisi liderinin konvoyuna yönelik silahlı bir saldırı düzenlenmiş ve bu saldırıda da Kemal Bey’i korumakla görevli askerlerden biri şehit düşerken, iki askerimiz de yaralanmıştı.
Bir kısım CHP’li yönetici saldırının daha ilk dakikasından itibaren, “Konvoy değil, asker hedef alındı” sözleriyle PKK’nın gerçekleştirdiği suikast girişimini küçültme gayreti içine girdi. PKK, “İsteseydik Kılıçdaroğlu’nu da vururduk” açıklamasıyla saldırıyı üstlenene kadar da CHP’li üst düzey yöneticiler, örgütün adını telafuz etmeye yanaşmadı. Taksim Meydanı’nda sözde suikastı protesto gösterilerinde bile, “Kahrolsun PKK” sloganı yoktu.
CHP’lilerin Kemal Bey’e yönelik gerçekleştirilen bu suikastı küçülterek PKK'yı gizleme eğiliminin sebebi, bu saldırının “şimdilik” bir mesaj niteliği taşıdığını düşünmeleri. Nitekim suikast mesajını doğrudan, sözlü olarak iletme görevi verilen FETÖ’cü Ergun Babahan, “Faşizme destek veren herkes bunun bedelini ödeyecek. Buna Kılıçdaroğlu da dahil. Bu daha başlangıç” sözleriyle mesajı adrese teslim etti.
Suikast mesajı Kemal Bey’e açık bir, “15 Temmuz öncesine dön” çağrısı taşıyordu. FETÖ’cü cuntanın darbe gecesi CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan birtakım beklentileri olduğu anlaşılıyor. Belki Mısır’da olduğu gibi CHP’nin alternatif bir meydan oluşturmasını bekliyorlardı. Ya da darbeye karşı CHP’nin –zoraki de olsa- Beştepe’nin yanında duruşundan rahatsız oldular. Hele de Kemal Bey’in Yenikapı’ya gitmesi cuntanın tepkisini çekmiş olabilir. Sebebi her ne olursa olsun Kemal Bey’e suikast girişimiyle verilen mesaj fabrika ayarlarına dönmesi mahiyetinde. CHP’nin 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi davranmasını bekliyorlar.