Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması esnasında veya sonrasındaki tüm ilgili haber metinlerinde yer almayan tek sözcük “Menbiç”, en çok adı anılan ise “Karakozak Köyü” idi. Oysaki Suriye’deki Türk toprağı sayılan 10 dönümlük arazideki türbe ve karakolu tarif ederken kısaca “Menbiç’e bağlı Karakozak Köyü” ifadesinin yer alması daha doğru olurdu. Ya da daha detaylı bir ifadeyle, “Halep’in Menbiç İlçesi’ne bağlı Karakozak Köyü yakınında bulunan Süleyman Şah Türbesi” biçiminde bir tanım kullanılabilirdi. Ancak Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması esnasında -bugün ABD ve Türkiye arasında krize neden olan- “Menbiç”in adı nedense hiç anılmadı.
Ta ki bu, PYD/YPG’nin Türkiye’nin “kırmızı çizgi” olarak ilan ettiği Fırat’ın batısına geçene kadar sürdü. Türkiye Süleyman Şah’ı taşıdıktan sonra PYD/YPG, ABD desteğiyle önce Fırat Nehri üzerinde kurulan Teşrin barajına inerek stratejik önemi büyük olan Karakozak Köprüsü’nü kontrolüne aldı, ardından da ABD desteğiyle Menbiç’e girdi.
“Şah Fırat” operasyonuyla Süleyman Şah’ı taşıyan Türkiye, aynı gün Cumhurbaşkanı’nın ağzından bu taşımanın “geçici” olduğunu vurguladı ve gerekçesini de “Saygı Karakolu’ndaki askerlerin can güvenliğini sağlamak” olarak izah etti.
Suriye topraklarındaki bu “hakkı” korumamız elbette önemli; ancak Türkiye’yi Süleyman Şah’ı taşımaya mecbur bırakan o dolaylı baskı mekanizmasını çözmek bugün için büyük önem taşıyor.