Terörle mücadelenin ilk kuralı; terörün siyasal ve toplumsal sonuçlar üretmesini engellemek olmalı. Terör, toplumsal olaylara yol açan, siyasal gündemi belirleyen hale geldiğinde, bir nevi amacına ulaşmış sayılır. Onun yeri, kendi kanlı çemberi ve karanlık, habis yüreklerdir.
Beşiktaş ve Kayseri'deki terör saldırılarının amacı sadece gencecik vatan evlatlarını öldürmek değil; terörün ürettiği acılar üzerinden siyasal ve toplumsal alanı maniple etmektir.
Meselâ, PKK'nın kanlı saldırılarının akabinde sokaklarda Kürt vatandaşlarımıza karşı şiddet eylemleri gelişirse, o partinin veya şu partinin binaları basılıp içindekilerle birlikte yakılmaya çalışılırsa, terörün tuzağına düşülmüş olunur.
Terör eylemlerinin amacının, Türkiye'nin hükümet sistemine ilişkin değişiklik gündemini engellemek olduğu ileri sürülürse, bu terör örgütüyle aynı dilden konuşmak anlamına gelir ki, hiçbir siyasi parti lideri bu hataya düşmemelidir.
Fakat ne yazık ki, her terör saldırısından sonra tam da olmamasını arzu ettiğimiz gelişmeler yaşanıyor ve bu da yine ülkeye zarar veriyor.
Kayseri'deki kanlı terör saldırısı sonrası HDP'nin bazı binalarının basılarak yakılmaya çalışıldığı ve sosyal medyadan da Kürtlere yönelik şiddet çağrıları yapıldığı görüldü. Bu tarz çağrılar kabul edilemez.
Evet, terör saldırılarının toplumda galeyana gelmeye hazır insan sayısını arttırdığı malum; ama bu durumu en çok bombalı saldırıları düzenleyen aklın istismar etmek istediği unutulmamalı.