Kemal Bey, darbeci askerlerin yol vermesiyle havalimanından çıkıp Bakırköy Belediye Başkanı’nın evine doğru gittiğinde aklından neler geçiriyordu, bilinmez. Ancak keyifli bir akşam geçirdiği anlaşılıyordu. Ayaklarında terlik, elinde kahveyle televizyonun karşısına kurulmuş hali zaten bunu açık bir şekilde gösteriyordu. Artık zamanın geldiğini geçiriyordu içinden herhalde, yeniden CHP’ye gün doğuyordu. Sabah olunca bambaşka bir gün olacak, darbenin şafağında CHP’ye gün doğacaktı!
Fakat, gece sabaha dönerken işler bambaşka bir hâl almaya başladı. Yakın tarihimizde hiç olmayan şeyler oldu; bir siyasi lider, Tayyip Erdoğan, milleti darbeye karşı direnmeye çağırıp kendisi de uçakla İstanbul’a hareket etti. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, “darbecileri vurun” emri verdi. İlk kez bir genelkurmay başkanı başına dayalı silaha rağmen darbeye katılmayı reddetti, komuta kademesi de aynı şekilde cuntacılara karşı direndi; ilk kez MİT, ölü taklidi yapmak yerine darbecilerle göğüs göğüse çatışmaya girdi.