Türkiye ve Rusya, Suriye meselesinde ortak inisiyatif alınca ABD güdümündeki Cenevre görüşmeleri bir anda değerini kaybetti. ABD, Astana’da kurulacak olan masada yer almak için Türkiye’ye sitem etmeye başladı. Oysa ABD, düne kadar Türkiye’yi hem sahadan, hem de masadan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Bu değişim nasıl mümkün oldu, dersiniz?
Dış politikadaki hızlı manevralar sayesinde elbette; Türkiye, Rusya ve İsrail ile ilişkilerini hızla normal seviyeye çekti. ABD ile olan geleneksel ortaklık bağlarını bir tarafa bırakıp Rusya ile eskisinden farklı, daha üst düzeyde ortaklık kurma yoluna gitti. Bu sayede İran ve Irak ile olan gergin ilişkiler de normalleşebildi.
Demek ki, Türkiye ile ABD arasındaki “stratejik ittifak” sanıldığı gibi pek de Türkiye’nin lehine işlemiyormuş. Obama yönetiminin PKK/PYD ve FETÖ terörünü desteklediği ve bu “stratejik dost”luğa rağmen desteğini sürdüreceği anlaşılınca Türkiye de, pozisyonunu gözden geçirme fırsatı buldu.
Ankara’nın bu manevrayı gerçekleştirmesi hiç de zor olmadı. 246 vatandaşımızı şehit eden FETÖ darbe girişimine arka çıkan, PYD’ye açıktan silah ve eğitim veren ABD’nin tutumu, Ankara’nın elini güçlendirdi.
Nitekim Türk kamuoyu da güney sınırımızda PKK/PYD için “terör devleti” kurmaya çalışan ABD ile ilişkilerin eskisi gibi olmayacağını görerek Ankara’nın Rusya ile yakınlaşmasını destekledi.
Bu psikolojik iklimde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın ilerlettiği Türk-Rus yakınlaşmasına devlet içindeki güç odaklarından itiraz gelmedi. Zira Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden terör örgütleriyle olan yakın ilişkisi, ABD’nin Ankara’daki dostlarının hayli azalmasına yol açtı.