Kemal Kılıçdaroğlu ile Selahattin Demirtaş yakın dönem Türkiye’sinde terör, kumpas ve darbe döneminin etkili iki siyasi figürü olarak öne çıktı. Selahattin Demirtaş PKK’nın, Kemal Kılıçdaroğlu ise FETÖ’nün siyasi alandaki uzantıları olarak varlık gösterdiler. Bu ikili, partilerini Batılı güçlerin Türkiye ile ilgili planlarının taşeronu haline getirdiler.
PKK’nın Kürtleri ayaklandırarak Türkiye’yi Irak ve Suriye’ye çevirme girişimi bastırılınca HDP Eşbaşkanı Demirtaş; FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi başarısızlığa uğrayınca da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu siyasi olarak kaybettiler. PKK ve FETÖ’nün başarısızlığı bu ikilinin de siyaseten silinmesini beraberinde getirdi.
16 Nisan’da Türk siyasetinde bir dönem de kapanmış olacak. Sandıktan “Evet” çıkması halinde Kemal Kılıçdaroğlu ile Selahattin Demirtaş, Türk siyasetinden silinecek.
Herkes bu gerçeğin farkında. Bu ikiliden boşalan yeri ise yeni aktörler dolduracak. Türk siyasetini ve aktörlerini kontrol eden uluslararası güçler çoktan harekete geçti bile.
Deniz Baykal’ın “Hayır” cephesi adına sergilediği performansı da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Baykal’ın işi şirretliğe, çirkefliğe vurması “yeni göreve” ne kadar istekli olduğunu gösteriyor.
Baykal ile birlikte “yeni görev”e hazır diğer bir isim ise Ahmet Türk.
Medyaya yansıyan görüntülere bakıldığında da Kılıçdaroğlu ile Demirtaş ikilisinin yerine Baykal ve Türk’ün hazırlandığı görülecektir.
Bu ikili birkaç gün önce Mardin’de yan yana poz vererek bazı açıklamalarda bulundular. Deniz Baykal, sözde “kampanya çalışmaları kapsamında” Mardin’e gitmiş. İstanbul, İzmir, Antalya ve Mersin’de “Hayır” kampanyası yapmaya tenezzül etmeyen CHP’nin Mardin’de ne işi olabilir?