Biz, İttihad-ı İslam mefkuresini kuvveden fiile çıkarmanın amansız, acılı sancılarını yaşarken, hasım ve düşmanlarımız da yakın geleceğe demir atmış bizi bekleyen bu muştulu sonucu erken teşhis etmenin çılgınlığını yaşıyor.
Biz, olayların dilinden anlayanların teşhisiyle idbarımızı ikbale dönüştürmenin heyecanıyla yeni doğan fecrin altın ışıkları altında yıkanıyoruz, hasımlarımız ve düşmanlarımız ise ikballerinin idbara dönüştüğünü işaretleyen sönmüş yıldızların ışıkları altında oyalanıyor, teselli bulmaya çalışıyor.
Fakat hakikati de görüyor, biliyorlar. Bu sebeple panik içindeler, bu sebeple her geçen gün yeni bir hırçınlığın serbest oyunlarını oynuyorlar. ABD’nin marifetiyle gelişen son vize krizi böylesi bir çılgınlığın son somut örneği. Bundan bir şey çıkar mı? Hiçbir şey çıkmaz. Peki bizim bildiğimiz bu hiçbir şey çıkmaz sonucunu onlar bilmiyor mu? Elbette biliyorlar; fakat yangından mal kaçırmak sevdasındalar, zaten buradaki görevi bitmiş Büyükelçileri vasıtasıyla ne kadar tahrip yapabilirsek o kadar kâr hesabındalar.
FETÖ elemanları ile ABD ajanları arasında yirmi senedir kuryelik yaptığı tespit edilmiş bulunan Metin Topuz isimli ABD Büyükelçiliği çalışanının yargı kararıyla tutuklanmasını bahane ederek koca bir devletin vizeyi askıya alması bırakın kolektif devlet aklıyla, düz mantık sahibi sıradan bir bireysel akılla dahi kabil-i telif değildir. O zaman bu hırçınlık neden? ABD neden paniğe kapıldı? ABD neyin önünü almak peşinde? Cevabı içinde bu tür retorik soruları deste deste sıralamak mümkün. Ne ki gereksiz. Zaten arif olana işaret yeter.
Onlar kendi hırçınlıklarının karanlık dehlizlerinde iki büklüm yol almaya çalışırken biz kendi cadde-i kübramızın istikametli çizgisinde akla durgunluk verecek bir süratle anlımız ak başımız dik mesafe kat etmeliyiz. Bu arada, müşterek tavır denilen en güçlü toplumsal hamleyi de asla sekteye uğratmamalıyız. Hasımlarımızın ve düşmanlarımızın bizimle ilgili bütün kötü emellerindeki iştahlarını kıracak ve onları bu tür kötü emeller hususunda ölüm orucuna sevk edecek en önemli tedbirin milli mutabakat kaynaklı bu müşterek tavır olduğunu asla unutmamalıyız.
Meselenin siyasi yelpazesinde, böylesi bir müşterek tavrı temsil eden kurum ve kişiler göreceli bir önem sıralamasıyla toplumun öncüleri durumundadır. Bu öncülere öncülük edenin ise temsil ettiği konum ve kahir ekseriyetin teveccühüne mazhariyeti sebebiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olduğu ve olması gerektiği aşikardır. Öyleyse, her türlü hain niyet ve emellere karşı gösterilecek müşterek tavırda onun öncülüğünü kabul etmek ve bu öncülüğün hakkıyla ifası noktasında, her türlü siyasi düşünce ve görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak Erdoğan’ı desteklemek, onun görüş ve düşünceleri etrafında kenetlenmek milli bir zaruret, milli bir zorunluluktur.