Dedikleriyle, yaptıklarıyla FETÖ kadar yalana kilitli ikinci bir topluluk bulmanın imkanı yoktur. O kadar ki, tanık olarak katıldığım çatı davalarının birinde, mahkeme başkanı, sanıkların ifadelerinde tek bir kelime doğru bulamayınca şaşkına dönmüş, bana, “Bu örgütte doğru söylemek yasak mı?” diye sormuştu.
FETÖ elebaşı, işin başında yalan söylemenin ne kadar kötü olduğunu anlatır durur, bu konudaki ayetleri, hadisleri sıralar, yalan söylememe hususundaki hassasiyete vurgu yapmak adına, mesela birisi size saatin kaç olduğunu sordu, cevabınızda o kadar kılı kırk yarmalısınız ki, saat şu, dememeli, benim saatim şu anda şunu gösteriyor, ama saatin gerçekte kaç olduğunu bilemem demelisiniz, derdi. Ama savrulduktan sonra, yirmi sene dizinin dibinde oturmuş, kendisinden ders almış, buna da binlerce kişi şahit olmuş olduğu halde, 15 Temmuz’un en önemli figüranlarından firari Adil Öküz’ü tanımadığını hiç yüzü kızarmadan söyleyebilmişti.
Papaya yazdığı iğrenç mektubunda, hem yalana hem de iftiraya sarılarak, Haçlı zihniyetine karşı verilen amansız mücadelede...