Bir manevi şehit olarak ahirete intikal eden Kadir Demirel kardeşimize hüsnü şehadetimiz vardır; Cenab-ı Haktan sonsuz rahmet ve mağfiretini ona şefaatçi yapmasını niyaz ediyor, rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan-ı şerifte, mazlum, mağdur ve oruçlu olarak katledilmesini onun hakkındaki dua ve talebimize vesile yapıyoruz. Kabri nur, mekanı cennet, makamı Firdevs olsun..
Ölümün hakikatini bilenler için, Rabbimizin rahmet tecellisiyle yarattığı bu varlık keyfiyeti elbette istenmeyecek, arzu edilmeyecek bir takdir değildir. Ne ki, firak acıdır, ayrılık zordur. Fakat tevekküle yetecek kadar tesellimiz de vardır. Zira ayrılık ve firakın süresi çok kısa, gidilen yer ise çok yakındır. Akıbet hepimizin varacağı menzil önce berzah sonra ahirettir. Bütün mesele, bu gidişi iman-ı kamil ile gerçekleştirebilmek, son yolculuğa, salih ameli azık edinerek çıkabilmektir. Kadir Demirel’in bu yolculuğa böylesi donanımlarla çıktığına inanıyor; bu konudaki hüsnü şehadetimizi bir kez daha yeniliyoruz.
Ölümün hakikati, ruhun, daha düşük hayat seviyesinden daha yüksek hayat seviyesine yükselişi olduğuna göre, ölümün hakikatine uyanmış ruhlar için, her hayırlı ölüm hadisesini gıpta ile karşılamamanın imkanı yoktur. Hele, yerin altını üstünden daha hayırlı kılacak pek çok sebebin sökün edip üşüştüğü bir talihsiz dönem de yaşanıyorsa..
Aziz dostlar, bu haftaki yazımda önemli gördüğüm bazı siyasi gelişmelere de yorum getirme durumundayım. Bunlardan en önemlisi, hiç kuşkusuz Recep Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti Genel Başkanlığına tekrar dönüşü, MKYK’da gerçekleştirdiği değişim ve yenilenmeler ile Meclisteki Grup toplantısına üç yıllık bir aradan sonra iştirakidir.
Görünen o ki, Tayyip Erdoğan’ın fiili Genel Başkanlığının hukuki bir zemine oturtulması Ak Parti cenahını ciddi denecek ölçüde motive etmiş, her kademedeki parti üyesine çalışma azmini bileyecek ölçekte heyecan aşısı yapmıştır. Bu sevindirici bir durumdur; fakat başarı baremini istenen seviyede yükseğe çekmek adına elbette tek başına yeterli değildir. Bu sebeple de, önümüzdeki seçimlerde en az yüzde elli artı bir oranında oy alma şartını fiiliyata dökecek acil önlemler almaya ihtiyaç vardır. Parti içi çalışma disiplini adına alınacak önlemler elbette Ak Parti’nin bir iç meselesidir; ve bugüne kadar gösterilen performans, bu konuda herhangi bir zaafa uğranılmayacağının da en reel referansıdır.
Diğer önemli mesele ise, parti içi ahenk ve uyumun korunması; buna bağlı olarak yaygınlaşma istidadı gösterecek istikrar ve huzurun bütün memleket sathına eşit seviyede dağılımıdır. Bu açıdan da, Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar genel başkan olması bu çapta önemli parti içi ahenk ve uyumun korunması bakımından bir şanstır; ve bu şansın memleket sathında eşit seviyede yaygınlaşmasını istediğimiz huzur ve istikrarın garantisi olacağında kuşku yoktur. Zaten ancak o zaman tek vatan, tek millet, tek bayrak ve tek devlet olarak özetlenen rabianın, söylenmiş güzel bir söz ya da bir slogan olmaktan çok öte derinlikli bir anlam ve değeri olacaktır.
Parti içi ahenk ve uyumu temin sanıldığı kadar kolay değildir. Burada bütün eğilim ve istidatların aynı üst başlıkta buluşabilmesi şartı vardır. Bu üst başlık bir taraftan partiyi harç gibi ayakta tutan ilkeler, diğer taraftan ve pratikte daha öncelikli şekliyle de yönetici kadro ve liderdir. Lider, hiç zorlanmadan ve kadro fertlerindeki istidat ve kabiliyeti örseleme ihtiyacı duymadan seçilmiş olmasını değil ama seçkinliğini koruyabilirse birleştirici ruh olma vasfını da korur; bu koruma partinin ahenk ve uyumunu koruma anlamına da gelir. Aksi durum ise aksi netice verir. Şimdiye kadar gözlemlediğimize binaen Ak Parti bu konuda en az fire veren parti olmuştur.
Hiç firesiz icraat, beşer takatinin üstünde bir durumdur. En mahir ustanın önüne de koysanız, şu kütükten, kapı yap, pencere yap fakat hiç yonga çıkarma deseniz, elbette bu teklifinizin kabul görmesini bekleyemezsiniz. Teoriye göre pratiğin durumu her zaman böyledir. Önemli olan fireyi en asgari seviyeye indirmektir. Ak Parti liderinden ve yönetici kadrodan beklenti de bu çerçeve ile sınırlı olmalıdır.
Ancak böyle olursa, küskünlükler, dargınlıklar az olur. Küskünlükler, dargınlıklar ne kadar az olursa, o nispette birlik ve beraberlik varlığını sürdürür. Birlik ve beraberlik varlığını ne kadar uzun sürdürürse, başarılar da o nispette uzun ömürlü olur. İnşallah öyle olsun ve bir muhalif rüzgar esmezse öyle de olacak..