Hiç unutmam, bir gün, şimdilerde Filistin direncini kırmak, Filistinlileri edilgen noktaya taşımakla görevli İsrail hadimi, yani uşağı Harun Tokak, şu an itibariyle FETÖ üyesi olmaktan yargılanan Ali Bulaç’ı, onda olmadığını kendisinin de bildiği pek çok meziyetle hem de yüzüne karşı methetti durdu. Ali Bulaç, onu dinledikten sonra, Harun, dedi, biliyorum ki bu dediklerinin hepsi yalan, fakat senden bunları duymak hoşuma da gitmiyor değil..
Muhalefet cenahının durumu da böyle. Anketçilerin, yorumcuların, trollerin kendileriyle ilgili söyledikleri başarılı sonuçlara onlar da inanmıyorlardı zahir. Fakat onlardan bunları dinlemek hoşlarına da gitmiyor değildi.
Baksanıza, Kılıçdaroğlu, bu seçim falcılarının dediklerini dinleye dinleye uyuşmuş beyninin rehavetini, gevşekliğini henüz üzerinden atabilmiş değil. Ya da kahrından devirdiği kadehlerin mahmurluğu henüz üzerinde. Hayır, onun sözlerini sadece pişkinlik olarak geçiştirmek, siyasetin doğasına da hakaret olur. Buna düpedüz, terbiyesizlik, laubalilik ya da düşkünlük demek gerekir.
Kendi partisinin çıkardığı milletvekili sayısını ikiye katlayan bir partiyi seçimin mağlubu ilan etmek başka türlü nasıl izah edilebilir ki. Ne ki, CHP’li seçmen bakalım böylesi düşkünlerin idare ettiği bir partinin geldiği durumdan ders alıp ayıkacak mı? Önümüzdeki dönemlerde bakıp göreceğiz.
Recep Tayyip Erdoğan gerçeği, deve kuşu sendromu yaşamaya devam eden bazı azınlık grupların nefretini sürdürmelerine sebep olsa da kahir ekseriyetin gözünün açılmasına da vesile olmuştur; bu uyanış gün güne daha da artacağa benzemektedir.