Ahlak, insanın kendi mahiyetine uyanarak, yaradılış gayesine uygun davranışlar sergilemesidir.
İnsan, fıtratı itibariyle kerimdir. İyiyi kötüden temyiz kabiliyetine sahiptir. İyilik ve kötülük onun içsel yapısında farklı ve zıt tepkiler oluşturur. Bu tepkilerin öğretici tecrübesiyle de insan, davranışlarını, harici bir etkiye ihtiyaç duymaksızın iyi ya da kötü olarak nitelendirir. İyi onu mutlu, kötü de mutsuz eder.
Ne ki, bu hissediş, algılayış ve tanımlayış, hayatın bütününe yayılacak oranda yoğun değildir. Ayrıca insan, nisyanla, unutkanlıkla maluldür. Dolayısıyla kötüyle arasına rezerv koymak ve daim iyiden yana tercih kullanmak hususunda sürekli uyarıcıya ihtiyacı vardır. Bizim, yer yer bazı kazanım ve değerlerimize vurgu yapmamız da kısmen bu ihtiyacı karşılamak içindir. Bu günkü yazımızda temas etmeye niyetlendiğimiz doğruluğu da bu zaviyeden değerlendiriyoruz.
Doğruluk, kozmik kural. Fıtrat yalan söylemez. Ne ki sürgünde, ne ki tutsak. Asırlardır yalana ipotekli hayat yaşıyoruz. Ölüden can ummak; trajedimizin...