“İnsanların mallarında artsın diye verdiğiniz riba Allah katında artmaz..”( Rum, 39) ayetinin tefsirinde deniliyor ki: Kim insanlardan daha fazlasını almak için bir hediye verir, bir hibede bulunursa bunun Allah katında hiçbir karşılığı yoktur. Nitekim Müddessir Suresinin altıncı ayetinde “Karşılığında daha fazlasını bekleyerek iyilik etme” denilerek böylesi bir davranıştan sakınılması istenmiştir.
Yorumcular, bu tür davranışın günah olmasa da Allah katında hiçbir değeri olmadığını söylerler. Allah rızası gözetilerek yapılan infaklar ise, dünyada bereket ahirette ise sevapla ödüllendirilirler.
Cömertlik, Cenab-ı Hakk tarafından en çok sevilen bir haslettir. Bir hadis-i şerifte: “Cömert Allah’a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır. Cimri ise, Allah’tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cehenneme yakındır” buyurulur.
İnfak, insanın, kendisinde var olan değerleri başkalarıyla paylaşmasıdır. İsar ise, kendisi muhtaç iken, başkasını kendi nefsine tercih ile infakta bulunmaktır. İnfakı infak yapan, onu diğer vermelerden ayıran en önemli özelliği ise Allah için yapılmış olmasıdır. Ayette “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz” (Dehir, 9) denilerek infakın bu özelliğine dikkat çekilir.
Peygamberimiz Efendimiz ahirete irtihal buyurunca müezzinlerin piri Bilal-i Habeşi’ye artık Medine’de yaşamak çok zor gelmeye başlar. Sonunda Medine’den ayrılmaya karar verir. Halife Ebu Bekir’den bu konuda izin ister. Ancak halife onun Medine’den ayrılmasına razı olmaz. Her defasında isteği geri çevrilen Hz. Bilal sonunda dayanamaz ve bir zamanlar kendisini satın alıp azat eden Hz. Ebu Bekir’e geçmişteki bu iyiliğini hatırlatarak “Eğer beni kendi nefsin için azat ettiysen Medine’de kalayım, ama beni Allah için azat ettiysen bırak gideyim” der. Bu söz karşısında ürperen Hz. Ebu Bekir, “Ben seni Allah için azat etmiştim” der ve Hz. Bilal’in Medine’den ayrılmasına izin verir.