Daha önceleri FETÖ elebaşının kulağıma eğilip MİT’ten dediği isimlerin de bulunduğu önemli bir toplantıdayız. İçlerinden biri “Arkadaşlar, bütün cep telefonları dışarıda bırakılsın. Telefonlar kapalı da olsa dinlenebiliyor” dedi. O günlerde cep telefonu kullanmadığım için ben istifimi bozmadım. Üzerinde telefon olanlar dışarıya çıkıp telefonlarını bıraktılar. Dinlenilmekten emin olmanın mutluluğu ile gelip yerlerine oturdular. İçimden güldüm. Nasıl olsa aramızda üç MİT elemanının bulunduğu toplantıyı, devletten gizleyerek(!) yapıyorduk.
Toplantının başında söz alarak dedim ki: Biz burada niçin bulunuyoruz ki kendimizi gizlenmek zorunda hissediyoruz. Biraz sonra gündemimizde, eğitim olacak, yurtlar, okullar olacak… Bu konuları niçin gizli gizli konuşacağız ki… Eğer bu toplantıları, Genelkurmay üyelerinin önünde de yapamayacaksak hiç yapmayalım. Biz ülkemiz için, vatanımız, milletimiz için buradayız. Şeffaf olalım ve bundan da korkmayalım… Dediklerim, telefonları dışarıya bırakmamızı isteyenler dışında herkesi memnun etmişti…
Himmet toplantılarında milyonlar havada uçuşarak para toplanıyordu. Bu bağışları yapanlar, toplantıların devletten gizli yapıldığına can ü gönülden inanıyordu. 15 Temmuz sonrası FETÖ ileri gelenleri bir bir hukukun karşısına çıkarıp hesap verirlerken, himmet toplantılarının vazgeçilmez bir elemanını merak edip, müşterek bir tanıdığıma sordum: O da içeri alındı mı? Hayır, dedi, meğer o MİT’çiymiş…
Geçmişin ceberut döneminde en masum dini toplantılar polis tarafından basılır ve orada bulunanlar tutuklanarak cezaevine gönderilirdi. Yaftaları da hazırdı: Nur ayini yaparken yakalandılar… Bu haksız davranışa muhatap olmamak için taktikler geliştirilirdi. (Gerçek nur talebeleri asla böylesi taktiklere tevessül etmediler, davalarından taviz de vermediler.) Toplantıya katılanlar mevlide davet edilmiş olurlardı. Herhangi bir baskın söz konusu olursa, orada bulunanlardan biri mevlit okumaya başlayacak, böylece devlet atlatılmış olacaktı. Fakat ne hikmetse, mevlit okuyanların dışında tutuklanmaktan kurtulan olmazdı!...