15 Temmuzu gecesiyle gündüzüyle unutmayacağız. Üzerimize atılan bombaları, kurşunları ve o bombalar, o kurşunlar altında kimimizin şehit, kimimizin gazi oluşunu tarihin hafızasına asla silinmemek üzere kazıdık; unutmayacağız.
O gün ve gecede, bütün ihanet fay hatlarının bir bir aktif hale gelmesi sebebiyle yekpare devlet yapısının iliklerine kadar duyduğu sarsıntıyı ve bu aziz milletin kendi devletine sahip çıkma uğruna efsanevi bir refleksle meydanlara dökülüşünü, bu uğurda candan, canandan geçişini unutmadık, unutmayacağız ve de unutturmayacağız.
Bu bizim yaşadığımız sürece vazifemiz; öldükten sonra da vasiyetimiz olacak, nesilden nesle hep hafızamızın en zinde yerinde varlığını koruyacak, mevcudiyetini hissettirerek sürdürecek. Bu böyle olacak. Kimse kuşku duymasın. Bu böyle kalacak, hainler hiç umutlanmasın.
“Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan bir ceza vardır. İhanetin büyüğünü yüklenene ise büyük azap onadır.” (Nur, 11) Onun dünyası da ahireti de bitiktir. Dünyada vicdan azabı onu bir an olsun rahat bırakmayacaktır. Çünkü insan ne kadar kendisini haklı çıkarmak için mazeret uydurursa uydursun o kendi aleyhinde tanıktır; nefsini kandırması, vicdanına bu yalanları kabul ettirmesi mümkün değildir. (Kıyame, 14-15)
Onun ahiretteki durumu ise açıkça şu ayette hükme bağlanmıştır: “Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa, 93) Hâlbuki söz konusu hain tam iki yüz elli kişinin katili, iki binden fazla insanın yaralanmasının failidir. Bütün bir millete yaşattığı maddi manevi kayıpların ise baş müsebbibidir.