Kalem, 15 Temmuzu yazmak zorundadır. Hakkında binlerce makale, yüzlerce kitap yazılsa da; hakkında binlerce düşünür yazı yazsa, söz söylese de, hakkında söylenebilecek her şey hem muhteva hem de üslup bakımından ifade edilmiş bulunsa da, yine her şuur sahibi erbabı kalem, kendisine tarihin yüklediği sorumlulukla mutlaka takvim yaprakları bu tarihi gösterdiğinde 15 Temmuzu yazmak, 15 Temmuzu hatırlatmak, 15 Temmuzu hafızalara kazımak mecburiyetindedir.
15 Temmuz hatırası bir maşeri iffet gibi korunmalı; onu değersizleştirmeye, onu gündemden düşürmeye çalışan her türlü aleni ya da sinsi hain plan ve eylemlere karşı müşterek tavır alınmalıdır.
15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün doğrudan ya da dolaylı bütün failleri, lanetle anılmaya müstahak oluşlarının utandırıcı günahını kararmış vicdanlarında hep hissetmeli ve böylesi ağır ve öldürücü nefret anaforuna sürüklenmemek adına kendilerinden sonraki darbe heveslilerine yüz yıllar boyu örnek teşkil etmelidir.
Bu hakikatten dolayıdır ki, 15 Temmuzla ilgili düzenlenen etkinlikler yüz misliyle yapılsaydı yine yerinde ve isabetli olurdu ve asla abartılı sayılmazdı. Çünkü ne kadar sevinsek yeri olacak büyük bir felaketi, biz bu tarihte bertaraf ettik. Çünkü millet ve devlet bekamızı yok etmeye yönelik amansız ve imansız bir saldırıyı biz bu tarihte ters yüz etmenin destanını yazdık. 249 şehit verdik. İki bini aşkın gazimiz oldu. Üzerimize kurşunlar, üzerimize bombalar yağdı. Üzerimizden tanklar geçti. Fakat biz üzerimize ilahi bir emir gibi düşen vazifeyi asla terk etmedik. O gün dilimizde tekbir, elimizde ise sadece bayrağımız vardı.
Hainlerin ise o gün sadece topları, tüfekleri ve kaba kuvvetleri vardı. Cesaretleri yoktu mesela, iman kaynaklı cesaretleri yoktu. Şehitlik kovalayan sevdaları yoktu mesela, ama bizim böylesi bir kara sevdamız vardı. Onlar sadece dünya için çarpışan paralı askerlerdi o gün. Üzerlerindeki üniformalar iğretiydi. Zaten onlar o üniformaları hak edip kazanmamışlardı. Başkalarının haklarını hiç hak etmedikleri halde gasp etmişlerdi. Soruları çalarak girmişlerdi o mübarek ocağa. Nice hak sahibine kumpaslar kurarak terfi etmişlerdi hep. Çavuş bile olamayacakken general olmuşlardı böylece.
Ama aslında olamamışlardı işte. Cümlesi FETÖ başının emir eriydi. Hayır o kadar bile değil, boynu tasmalı köpeğiydi. Kendi milletine, yani kendi anasına, kendi babasına, kendi ninesine, kendi dedesine, kendi bacısına, kendi kardeşine saldıracak kadar gözü dönmüş, kudurmuş mahlûklardı bunlar. Yani köpek bile değillerdi.