İhsan Kalkavan, pek çok ünlü iş adamını da yanına alarak Süleyman Seba’nın yerine Beşiktaş’a başkan olma yarışına girmişti. O televizyon kanalından bu televizyon kanalına koşturdu durdu; Beşiktaş’ı bir dünya takımı haline getireceği iddiasına kadar pek çok vaatlerde bulundu; fakat sonunda kaybetti, Süleyman Seba yeniden başkan seçildi.
Hâlbuki İhsan Kalkavan, başkan olacağına yüzde yüz gözüyle bakıyordu. Bir kere, büyük iş adamları onu destekliyordu. İkincisi ve daha önemlisi onu destekleyen manevi bir güç vardı; “Hocaefendi”si onun için dua ediyordu. O “Hocaefendi” ki, futbolla yakından ilgiliydi. Galatasaray için yaptığı duaların kabul gördüğü ortadaydı. Hatta Galatasaray’ın Avrupa şampiyonu oluşu, asıl onun duasıyla gerçekleşmişti. Diğer gerekçeler zahiri birer perde ve de teferruattan ibaretti. Ne demişti bir gün: “Burada gece otururken (Altunizade FEM binasının taraçasını kastediyor) binlerce yıldızın kümeler halinde doğudan batıya gidişine şahit oldum. Önce ne olduğunu anlayamadım. Sonra daha dikkatli bakınca, onların yıldız değil birer ışık kümesi olduğunu fark ettim. Allahü alem, bunlar sekine melekleriydi ve bizim takımı desteklemek için gidiyorlardı…”
İhsan Kalkavan, yenilgi sonrası “Hocaefendi”sini ziyarete gitti. Hem durumu arz edecek hem de yeni yol haritası hakkında görüş alacaktı. Aldığı görüş şuydu: Beşiktaş’tan istifa edin. Müstağni davranın. Beşiktaşlı taraftarlar size gelip, yalvara yakara başkan olmanızı isteyinceye kadar sabredin…
Bu tavsiyelerin yapıldığı yerde o gün ben de vardım. İhsan Kalkavan’ın şaşkın bakışlar içinde renkten renge giren hali hâlâ gözümün önündedir. Sanırım o gün, olmayacak duaya amin demenin ne demek olduğunu İhsan Kalkavan da öğrenmiştir. Böyle bir şeyin olmayacağını bildiği için de herhalde istiğna ve sabır temrinlerine kalkışmamıştır…
Hani, televizyon ekranlarında sıkça gösterilen bir görüntü vardı. İzmir’de cemaate küsüp kürsüyü terk eden Gülen, yalvar yakar, Cevdet tarafından ikna edilerek tekrar kürsüye çıkar. Vaazın sonunda, artık kürsüye çıkmayacağını söyler. Kürsünün önünü doldurmuş yaşı on beşten küçük çocuklar, ciyak ciyak bağrışırlar, kendilerini yerden yere atarak Gülen’e kendilerini mahrum bırakmaması için yalvarırlar. O da sonunda ikna olur, peki geleyim, peki geleyim, der…