Latif Erdoğan Yeni Akit Gazetesi

Zor günlerden geçerken

Eskilerin “kanaat”, yeni neslin “yetinme psikolojisi” dedikleri bitmek, tükenmek bilmeyen hazineyi kaybedeli çok oldu. İdeolojik bağlamda olmasa bile yaşantıda büyük kitle itibariyle kapitalizmden yana tercih...

18 Ağustos 2018 | 3.420 okunma

Eskilerin “kanaat”, yeni neslin “yetinme psikolojisi” dedikleri bitmek, tükenmek bilmeyen hazineyi kaybedeli çok oldu. İdeolojik bağlamda olmasa bile yaşantıda büyük kitle itibariyle kapitalizmden yana tercih yaptığımız gerçeği, olayların diliyle bir bir yüzümüze çalınıyor. Kendimizle yüzleşmek zorundayız. Bu kadar alışkanlık sarmalında bize en zor gelen teklif de bu olsa gerek. Yani kendimizle yüzleşmek…

“Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez” ilahi uyarısına fiili isyanın elbette hem dünyada hem de ahirette bir bedeli olacaktır. Çünkü söz konusu uyarı bize aynı zamanda “sünnetullah” da denilen fıtrat kurallarına ait bir öğretidir. Fıtrat kurallarında ise hiç kimseye ayrıcalık yoktur. Kim ki fıtrat kurallarını aşmaya ya da aşındırmaya kalkışırsa sonunda yenik düşer, mağlup olur.

Zaruri ihtiyaçlar bağlamında bile üretmeden tüketmek, üretim ve tüketimi dengelemeden bir hayat sürmek fıtrat kurallarına muhalefettir. Tüketimde abartı ifrat, hiç tüketmemek tefrit, tutumluluk ölçüsüyle hareket ise istikamettir. Bizi, her türlü ekonomik sıkıntıdan kurtaracak öncelikli hal, hiç kuşkusuz her konuda olduğu gibi bu konuda da istikameti yakalamak, istikameti rehber edinmektir.

Lüks tüketim envanterimizi mutlaka gözden geçirmeliyiz. Darlık zamanımızda da bolluk vaktimizde de zaruret endeksli yaşamayı bir huy, bir ahlak, hatta bir karakter haline getirebilmeli, aksi davranışları istisna ölçüsünde sabitleme yoluna gitmeliyiz. Bu noktada, toplum önderlerine düşen vazife büyüktür. Lüks hayatı özendirici her türlü davranıştan öncelikle onlar imtina etmeli, sade, abartısız bir hayat yaşayarak topluma örnek olmalıdır. İnsanlar meliklerinin dini üzeredir hadis-i şerifi uyarınca davranmak herkesten önce toplumu sevk ve idare edenlere ait yükümlülüktür.

Benim ilk kitabım Ömer b. Abdülaziz’in hayatıdır. Kırk sene önce yazmış ve onu model bir lider olarak takdime çalışmıştım. Ölümüyle sonuçlanan hastalık günlerinin birinde kayınbiraderi ziyaretine gelir. Halife Ömer’in üzerindeki elbise iyice kirlenmiştir. Halifenin hanımı kendisinin kız kardeşi Fatma’ya, halifenin üzerindeki elbiseyi değiştirmesi için uyarır. Bir iki gün sonra geldiğinde onu aynı elbiseyle yatar bulunca kız kardeşine halifenin elbisesini niçin değiştirmedin, diye çıkışır. Fatma, gözyaşlarını tutamaz, halifenin ondan başka elbisesi yok ki değiştireyim, der. Ömer b. Abdülaziz o gün için bugünkü Türkiye’nin yedi misli büyüklükte bir coğrafyanın halifesidir. Ülke o kadar zengindir ki, zekât verilecek Müslüman fakir kalmadığından zekâtlar zimmilere dağıtılmaktadır.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Üç üstad-ı külli 16 Kasım 2024 | 227 Okunma Dava ruhu 09 Kasım 2024 | 150 Okunma Bir mektup buldum… 02 Kasım 2024 | 832 Okunma Resmen de öldü ateşi bol olsun 26 Ekim 2024 | 1.763 Okunma Dost istersen Allah yeter 19 Ekim 2024 | 170 Okunma