Gelinen noktada Bülent Kuşoğlu da Cihan Paçacı da doğruları söylemişler. Her iki siyasetçi de Genel Başkanları'na rağmen, açık açık partilerinin tutumunu ortaya koymuşlar. Ya diğerleri? CHP ve İYİ Parti’den konuştukları için eleştirilenlerin hepsi aslında partilerinin gerçek tutumunu sergilemişler.
2 Mart toplantısından çıkan sonuç; “Kılıçdaroğlu seçilecek aday değil” diyen Cihan Paçacı da “Kılıçdaroğlu aday gösterilmez ise masa dağılır” diyen Kuşoğlu da haklı çıktı. Her iki lider de birbirlerini ikna edeceklerini düşünerek, son viraja kadar gelmişler. Son virajda ya iki liderden biri firene basacaktı ya da araba devrilecekti. Firene basan olmadı ve sonuç kaçınılmazdı.
Masanın dağılmasında tek kabahatli Kılıçdaroğlu mu?
Bu işte, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın da vebali olmadığını söylemek doğru olmaz.
Neden mi? İki sayın başkan da adaylık konusunda İYİ Parti ile flört etmeyi hep sürdürdüler. “Acaba Meral Hanım, Kılıçdaroğlu’nu vazgeçirir mi?” beklentisiyle göz kırpmaya devam ettiler. Mansur Yavaş adaylığa İmamoğlu kadar hevesli değildi. Bunu her platformda dile getirdi. Ta ki; İki Mart toplantısının hemen öncesinde, “Altılı masa beni aday gösterirse görev bilirim” deyinceye kadar. Ekrem İmamoğlu ise, dirsek temasını hep sürdürdü ve adaylık heyecanını gizleyemedi. CHP’nin değil, İyi Parti’nin başkanıymış gibi hareket etti. Kemal Bey’den daha çok Meral Hanım’la bir araya geldi.
İYİ Parti’nin gözü de Ekrem İmamoğlu’ndaydı. Ancak o olmazsa, Mansur Yavaş olabilir mi diye, Mansur Bey’le de teması hiç kesmediler. Fakat biliyoruz ki, Yavaş ilk zamanlar adaylığa sıcak bakmadı. Hatta Akşener’in; “Aday olmak istemiyorsa zorla mı aday göstereceğiz” sözleri kulislere yansıdı ve yalanlanmadı.