200 liralık banknotları henüz elime almış değilim, lakin sosyal medyada görünce şimdiye kadar bilmediğim için hayıflandım. Zira banknotun arkasında Yunus Emre’nin temsili çizimi ile birlikte onun dizelerinden “Sevelim sevilelim” yazısı varmış.
İki yazısından birinde Anadolu’nun sırlı mayasının tabirlerini anlamaya çalışan ve ümmi halimizle konuştuğumuz kalp diline ‘Yunusça’ diyerek, bugünün ruhunda hangi manaları ihtiva ettiğini, hayatta ve sanatta nasıl güncellenmesi gerektiğini düşüneyazan biri için evet epey geç kalmış bir müjdeydi bu.
***
Para nihayetinde altın gibi değerli bir maden değil. Ederi yok. Kağıt parçası. Ama banknot olunca hayatımızda somut bir değere karşılık geliyor. İşte böyle bakınca Yunus Emre gibi bir değerimizin de nihayet bazı bilim adamları, sanatçılar, devlet adamları veya önemli şahsiyetler gibi kamusal alanda ‘tüketime’ girdiğine sevinmek gerekiyor.
Sevinmek de yetmiyor elbet. Sevelim sevilelim! Ama nasıl? Zira Yunus’un diğer sözleri gibi “sevelim sevilelim” de öyle iki kelimeyle yazınca gerçekleşecek basit bir eylem değil. Aktarması çok kolay olsa da, sevmeyeceğin bir zerre kalmayana kadar sevmeyi başardığında (sevilen) olmanın şuuruna varmak filan derken… Kolay olmuyor hiçbirimiz için.
Zaten sevelim deyince pamuk dede misali celal isimleri hiç yokmuş gibi, yumuşacık, neredeyse kaderci bir tembellik ile anti depresan haplarını yutup gereksiz tebessümler dağıtan bugünün elemanları gibi yapınca sevmiş sevilmiş olacağız sanılıyor.