İnsan ilgilendiği kelimelerin etkisinde yaşıyor. Hayır
diyenlerin dünyasında diktatörlük, söylemlerinde otoriterlik,
ataerkillik, saray, kontrollü darbe. Evet diyenlerin söyleminde 15
Temmuz sevgilileri, vatan direnişi, can fedası, demokrasi, milli
irade...
Hangi kelimelerle yaşıyorsak, neyi zikrediyorsak dünyamız o.
Uluslararası ilişkiler uzmanlarının kırımlı diplomatik dilinde
düşmanlık, bölünme, iç savaş, kutuplaşma, ötekileştirme gibi
kavramlardan geçilmiyor. Küresel raportörlerin dosyalarında
ötekileştirme üzerine hazırlanmış onlarca bilimsel dosya, sosyal
araştırma.
Türkiye'yi yakından takip eden Batılı bir tanıdığım, 15 Temmuz'dan
hemen sonra bir mail atmıştı benim gibi tanıdıklarına. “Orada darbe
girişimi olmuş, zaten terör olayları çok arttı, hükümetin herkesi
diktatörce işten atması ve insan hakları ihlali de cabası, zaten
ekonominiz de batmak üzere, hadi kalkın gelin, olaylar durulana
dek, olağanüstü hal geçene dek bizimle kalın” demişti.
Ne yalan söyleyeyim, cevap dahi verememiştim. Hangi kelimelerle
anlatabilirdim ki ahvalimizi! Burada, içimizde, en yakınımızda
olanlar bile 15 Temmuz işgal girişiminin önemini ve bizim
direnişimizi hiç hissetmemişken... Hangi kelimelerin etkisinden
onunla samimi bir ilişki kurabilirdim. Bilemedim.
Savaş ehlinin havaya uçmaya hazır ana mühimmat deposu, önce
gönüllere düşüyor her dilde.
***