Şimdi Ramazan vakti. İstanbul'dayım. Sokakta, evde, trafikte, iş
yerinde sabreden niyetliler arasındayım. Birkaç gün önce
yurtdışından gelirken pasaport kontrole Umre'den dönen bir cemaatle
birlikte geldik. İlk anda kadınlar bizi çekiştirip önümüze geçmeye
kalkıştı, yol verdim. Derken erkekler de grup halinde sırada
öncelik tutmaya kalktıklarında yanımdaki yolcu patladı:
“Siz Kabe'de tavaf ederken de birbirinizi kaybetmemek için kul
hakkına giriyor, umursamıyorsunuzdur.” Onlar bu sözü duyar duymaz
bağırış çağırış itiraz etmeye, hakarete başladılar. Önden arkaya
sıçradı hakaretler. Elimde olmadan Umre ve Hac'da sık sık işittiğim
şu sözü fısıldadım sadece: “Hacı, sabır.”
Yanımdaki diğer yolcu de ekledi: “İşte ilk adımda sınav. Kabe'yi
bir yerde arayanlar, ona veda edip ayrılırlar!” Ah dedim, ah.
Kabe'ye veda etmek diye bir şey olmadığını, ibadetin mekanla
sınırlı olamayacağını, Kabe'nin gönül olduğunu...
Pasaport kontrolden geçmek ile hecer ül esved'i selamlamak arasında
gönül kırma hakkının farklı olmadığını. “Nereye baksam gördüğüm
O'nun yüzü” denilen “semme vechullah” sırrından bir gül koklamadan
Umre'den dönmekle dinin tamam olmadığını...
Ne çok şişirdik egomuzu değil mi? Benliğimiz obezleşti, yağ
bağladı çeperi. Odaklanmaya adanmaya, kendini vakfetmeye giden
yolda almaya, gösterişe, riyaya daldı benlikler. Kabuk soyacakken,
varlığından soyunup Hakka gark olacakken şişti benlikler kat
kat.
Fenâ yolculuğunda ummana karışacak damla iken, yani hiçliğe
soyunmuşken kat kat elbiseler giydirdik nefsimize. Suret
gardırobunda raflara sığmaz oldu giysiler. Evet Umre bitti, şimdi
Ramazan. Yılda bir iki ay yeter mi tefekkür etmeye!
Yememeye niyet eden kişinin sahurdan iftara kadar vaktin girmesini
beklemesinden ibaret değildir oruç. Benliği uruç ettirmeye aday
olmalı bu amel. Benliğinden sıyrılma egzersizi olmalı. Ki bayrama /
vuslata hak kazansın talip olan.
Ramazan Müslümanlığı medyaya yetip de artıyor. Ama manevi olarak
açlık içindeki nefislerin mutmain olması için kesintisiz zikir
misali aşk gerekiyor. Nedir aşk? Vesveseyi, ben vehmini kabuk soyar
gibi dökecek yegane iksir. Kuvve-i kudsi. Hakkın işini yaptığının
şuurudur aşk, severken de söverken de. Elinde kılıç varken de, gül
varken de. Aşk ile bir daha diyen imamdır gönül bize.