Bakın bu çocuk militanların yüzüne. Ellerine bakın. O minik omuzlarına koyduğunuz ağır yüklerden utanın. Nefreti yüklüyorsunuz onlara durmadan. Kini, öfkeyi, hıncı. İnkarı, İtirazı... Direniş diye diye onları yalana, ihanete, yalnızlığa... Mağduriyet diye diye onları canavarlaşmaya itiyorsunuz. Her duyduğuna yalan, her öğrendiğine yanlış dediğinde tatmin oluyorsunuz. Onları dost ilinden uzaklaştırdınız. Kendi kalplerindeki nura yabancı bıraktınız, umutlarını hadım ettiniz. Sonra da cesetleri üzerinden mağduriyet naraları atıyorsunuz içeride dışarıda. Onlar sizin kendinize tuttuğunuz ayna. Vehimlerinizin sureti. Art niyetlerinizin, kasıtlı çarpıtmalarınızın... Ve dahi haklı olduğunuzu iddia ederken hakkına girdiğiniz kim varsa hepsinin sureti onlar. Gönüllerinde ağır silahlar, ellerinde ölüm fermanları. Köklerinden koparılmış, yarım vedalarıyla, hayallerinden kovulmuş bir yuva özlemi bıraktınız onlara. Bu bıraktığınız emanet; daha çok kin, daha çok nefret büyüttü yarınlarda. Mayın, molotof kokteyli, bomba düzenekleri...