Kapıdan sesler gelmeye başladı. Annem pencereye baktı sonra
teröristler diye bağırdı, korkarak saklandık. Ama babam ile annem
yerinden çıktı. Babam: “Yerinizden çıkmayın ve sessiz olun” dedi.
Kapıyı açtılar. Bir tüfek sesi duyduk. Artık yalnızdık.
Teröristler içeri girdi. Birini bulamayınca çıktılar tabi.
Muhammet'i kucakladığım gibi evden çıktım. Muhammet sustu ve bana
baktı. Neyin var diye sordum. Bana: “Abla terörist ne?” dedi.
“Ablacım” diye başladım. “Terörist, bize kötülük yapan, üstün
ülkemizi elimizden almaya çalışan kişilere denir.”
Bu satırlar dokuz yaşındaki Nezahat'in bugün başladığı ve Suriyeli
mülteci çocukların hikayesini anlatmak istediği romanından bir
alıntı. Suriyeli çocuklar evlerinden çıkıp yollara düşüyor ve
Türkiye'ye sığınıyorlar Nezahat'in romanında.
***
Bugünün çocuklarına öyle bir hayat sunuldu ki yıllarca. Konfor
içinde yaşamalarını, seçimlerinde özgür olmak adına birer müşteri
gibi istedikleri her şeyi satın almalarını ve böylece tatmin
olmalarını bekledik.
Anne babalarına bir bardak su getirmeye üşenen çocuklar 15 Temmuz
ve sonrasında artan terör olaylarının da etkisiyle yerlerinde
duramıyor. Kıpır kıpırlar. Pamuk dedelerle, uyuyan prenseslerle
hayatın hiçbir gerçekliğine yaklaşamayan çocuklar artık uyandı.
Terörden, savaştan bahsediyor, mağdurlara yardım etmeye
çalışıyorlar. Nitekim Nezahat'e bir roman yaz dediğimde gönlüne ilk
gelen ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyeli çocukların
başına gelen zorluklar oldu.