Türkiye gibi sabah akşam ağır gündemlerle yatıp kalkan bir
ülkede aşktan, birlikten, barıştan bahsetmenin içi çoktan boşaldı.
Anlamlı olan bunu yaşamak, yaşatmaktır... Şimdi savaştayız. Kan
oluk oluk dökülüyor...
Terörü, canlı bombaları, sokağa isyan çağrılarını
meşrulaştıranların barıştan ne anladığını yıllardır gördük,
görüyoruz. Barışı başkasına bırakmayıp kendi tekelinde olduğunu
sananlar, asıl şiddeti doğruyor.
Barışın bir diğer adı savaş bu topraklarda. Kimileri için, artık
kan döke döke öğrendik bunu, öğreniyoruz. Barış olalım o halde.
Asıl direniş bu. Barışı söz olmaktan çıkaralım, vücudumuza, her
azamıza tatbik edelim. Dilimize, gözlerimize, kulaklarımıza,
gönlümüze...
Savaş olanca hızıyla devam ederken, barıştan söz açalım evet.
Barışın ruhunu kendi icralarıyla dirilten, gündelik hayatın
maneviyatından zevk almamıza vesile olan, bizzat sesleriyle,
dilleriyle, gönülleriyle katkı sağlayan kişiler var aramızda. Kimi
dünyanın dört bir yanına seyahat ederek farklı dillerde kalbin
anadilini insanlığın evrensel üslubuna tahvil etmeye çalışıyor.
Kimi taşrada, tenhalarda, içerilerde gece gündüz sohbet ederek
gerçeğin açık gönüllere doğmasına yardımcı oluyor.