Batı'nın eskiden diplomatik çalışmalar, kültürel faaliyetler,
küresel buluşmalar gibi projelerle Batı dışı toplumlara karşı
gerçekleştirdiği kültürel ekonomik ve siyasi tahakküm, uluslararası
konjonktüre müdahale etmeye başladığımızdan beri Türkiye'ye
düşmanlık kisvesine bürünerek hızla alenileşmeye başladı.
Siyasi gündemde izlediğimiz Batılı faşizan tutumları kayda
geçirmeye devam ederken: Bizi küresellik adı altında tektip yapan
ve insani değerlerimizi hadım eden baskın Batı kültürüne karşı ne
yapabileceğimizi, evrensel insanlık havuzuna kendi adımıza neler
daldırabileceğimizi konuşmaya daha yeni başladık.
Kültürel şuralar bunun bir göstergesi. Fakat dünyadaki pek çok
kültürü sorgusuzca kendine dönüştürebilen bu hegemonyaya düşman
olmadan, kendi değerlerimizdeki yalın ve derin güzellikleri nasıl
kültürel devamlılığa tahvil edeceğiz, bunun acilen istişaresi ve
tatbiki gerek.
***
Uzun süredir hemen her veçhesiyle bu mevzuya hayatımızın içinden
örneklerle değinmeye çalışıyorum. İşte Üsküdar'daki kıraathanede
oturmuş, çayımı yudumlarken rastladığım hocanın kültürel hayatımız
ve medeniyetimizi ihya edecek değerlere dair serzenişlerini bu
kapsamda ele almaya ihtiyaç duydum.